“Müftü nikahı konusunda başka yolun yok CHP” - 16/10/2017 |
|||||||||
Tweetle |
|||||||||
Sayın Ahmet Hakan bugün Hürriyet Gazetesindeki köşesinde başlıkta kullandığım şekliyle konuya girmiş. tıklayınız adresinden okuyabilirsiniz.
Mealen şöyle demiş sayın Hakan; -Müftü nikahı konusunda CHP nin iki yolu olduğundan bahsederek, kiliselerde papazların kıydığı nikâha bir şey demezken neden müftülerin camilerde nikah kıymasına karşı çıkıyorsunuz? diye sormuş ve CHP den bir cevap istemiş, ikinci olarak da bu soru cevaplanamıyorsa bu itirazdan vaz geçilmesi gereğini belirtip bunun başka yolu olmadığının altını çizerek noktayı koymuş.- Tabi Sayın Hakan’ın işi zor, hem ülke siyasetini hem dış siyaseti, parlamento, milletvekillerini, bazı sosyal olayları ve diğer, iç, dış önemli konuları izlerken, Türkiye’nin en büyük 2. Meclisi olan İBB ve orada ki Meclis üyelerini izlemek zor. Ancak İBB meclisinde de çoğu mecliste olabileceği gibi siyaset konuşuluyor ve bu siyaset AKP ve CHP arasında geçiyor çoğunlukla. Sayın Hakan’ın bahsettiği konu geçen hafta İBB meclisinde hararetli bir şekilde tartışıldı. Konuyu gündeme taşıyan CHP meclis üyesi Bağcılar ilçesinden Sayın Ümit Yurdakul konuyu laiklik kavramı açısından ele aldı ve meclis kürsüsünden inince AKP meclis üyesi Fatih ilçesinden Sayın Salih Akverdi konuyu şeriat açısından ele aldı. Sonunda ne oldu atışma şeklinde yüksek sesli bağrışmalar masalara vurmalar, yuhalamalar falan filan. Sonunda CHP grup başkan vekili sayın Ertuğrul Gülsever konuya CHP ve laiklik açısından açıklama getirdi ve yine her zamanki gibi bu kere de AKP gurup başkanvekili sayın Av. Temel Başalan da aynı sayın Hakan gibi “Papazların ve Hahamların kıydığı nikahı bırakın da, müftülerimiz de kıysın” mealinde bir söylemle noktayı koydu. Bunun üzerine oturumu yöneten meclis 1. Başkanvekili sayın Ahmet Selamet konuşma talebime rağmen konuyu bu şekilde kapattı. Ancak ben yine gündem içerisinde konuyu Müftü Nikahına getirerek mealen şunları söyledim; “Papazların ve Hahamların kıydıkları nikahların T.C. kanunları çerçevesinde resmiyeti yoktur. Ancak ülkemizde islâm dini görevlilerinin de –imam nikahı- adı ile gayrı resmi nikâh kıydıkları tartışılmaz bir gerçektir. Hatta geçtiğimiz yıllarda tartışılan bu konu üzerine alınan kararla resmi evlilik sonrasında bu nikahın kıyılması konusu gündeme gelmişti. Şimdilerde bir çok islâm din görevlisinin de –imam nikahı- kıyma aşamasında resmi evlilik cüzdanı sorduğunu biliyoruz. Kafa karışıklığı yaratarak “Bırakalım müftülerde aynı papaz ve hahamlar gibi nikah kıysınlar.” sözü doğru değildir, zaten kıyıyorlar.” dedim ve konu kapandı buna kimse cevap vermedi/veremedi. Sayın Hakan’a da CHP adına cevap verememekle birlikte kendi adıma aynı şeyleri söylemek isterim. Biraz daha ileriye giderek, laiklikle belki de çatışan Diyanet işleri başkanlığını bütün dinleri kapsayacak hale getirmek ve beraberinde din farkı gözetmeksizin her dinin görevlisine resmi nikah kıyabilme görevi verilmesinin bile düşünülebileceği kanaatini taşıyorum. O zaman kimseyi kimseye kırdırmayız ve ötekileştirme ortadan kalkar bu konudaki tartışmalara da son veririz. Bununla beraber, diyaneti büyük bir vakıf haline getirerek diğer vakıflarda olduğu gibi devletin kontrolünde, ancak kendi yağında kavrulan bir kurum haline getirmek ve sivilleştirerek, dini devlet idaresi dışına alarak, kontrol etmek de ayrı bir tartışma konusu olabilir. Bu tartışma açılabilse Diyanetin (din işleri) her dine veya belki de gerekli görülürse mezheplere bile sorun çözme noktasında yardımcı olmak amacıyla masalar ve müdürlükler kurması tartışılabilir. Bu işler devlet yönetimi altında olursa eğer, herkese eşit davranılacağı ve dengeli olunacağı için varsa masraflar, kurulacak sisteme göre yapılır. Ancak tabii ki, bu gelinen çağda belki de -bırakın dindar insanlar kendi camilerini kursunlar kendi vakıflarıyla masrafları karşılasınlar- denilebilir. Her iki durumda da dinlere eşit yaklaşılmış olabilir. Bu durumda belki sadece Ateistler ve Deistler bu devlet kurumu oluşumuna karşı çıkarlar (Vay, bizim paramızı neden dine harcıyorsun falan diye). Onlara da sistem içinde bir yol bulunur belki. Böylece –Light laiklik- den de kurtulmuş olunabileceği gibi “Türkiye bir Müslüman ülke mi dir? Yoksa çoğunluğu Müslüman olan bir ülke mi dir?” sorusu da cevap bulmuş olur. Bu, çok kolay bir konu değil tabiki bu konuyu ilgililer, yetkililer ve bilgililer tartışmalılar, ben bilgisi yok ama fikri var durumunda olmak istemem ancak Laiklik, Eşitlik, düzen, demokrasi, ötekileştirmeme gibi kavramlar içinde herkes kendi dinini, kimliğini, kişiliğini yaşayacaksa fikirler önemli olabilir. Galiba, buradaki esas sorunun "istesenizde, istemesenizde bu böyle olacak, çoğunluğumuz var" mealindeki düşüncede yattığını söylemeye gerek yok diye düşünüyorum. İyi haftalar. ERCAN ERDEM |
|||||||||
|