Yine dayanamadım. Kuyuya taş atıldı, şimdi çıkarma zamanı. Çıkar, çıkarabilirsen. Çıkaracak adam da pek kalmadı. Ahhhhhhh, Allah Rahmet eylesin bir Burhan Kuzu vardı. Covid den öldü diyorlar, ancak şimdilerde adını bile anmıyorlar. Bu acayip “Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi” nin en büyük savunucusuydu. Sayın Ahmet Hakan’ın en sevdiği polemikçi konuklarından biriydi. Bakıyorum o da pek anmıyor rahmetli Kuzu’yu. Bu kadar renkli bir kişiliği hele hele yeri gelmişken anmamak bir bildiklerinin var olduğuna işarettir.
Rahmetli hayatta olsaydı yine ekranları kimselere bırakmazdı vallahi. Şimdilerde ekranlar öksüz kaldı. Her iki tarafın yandaş kanalları, kendi seçtikleri “kerameti kendinden menkul” kişiler ve de hep aynı kişiler etrafında olayları tartışıp tartışıp duruyorlar. Halktan kopuk, halkın katılamadığı bu programlar, münazara tadında bile olmaktan uzak. Bu güya tartışma ortamları al gülüm ver gülüm şeklinde devam ediyor. İşte size durup dururken bir “ANAYASA” tartışması. Sayın cumhurbaşkanı bombayı orta yere bıraktı.
Fıkra bu ya, ""Akıl hastanesinin birinde güya delilerin bulunduğu koğuşa güya, akıllılar bir erkeği (akıllı mı deli mi? bilinmiyor.) çırılçıplak soyup “BOMBA” diye yolluyorlarmış. Bir, iki, üç, beş derken her gönderileni güya deliler, dövüp dışarı atıyorlarmış. Son gönderilen kişiden hemen sonra bir anda koğuşun kapısı açılmış ve güya deliler kaçışmaya başlamış. Hemen kaçanlardan birini yakalayıp sormuşlar, “ne oldu? Hep dövüp dışarı atardınız. Neden şimdi kaçıyorsunuz?” cevap, çabuk gelmiş güya delilerden; “Bunun fitili kısaydı.”……….""
Anayasa bombasının fitili uzun mu? Kısa mı? bilemiyoruz. Kim deli, kim akıllı? Onu da bilemiyoruz. Galiba tek bildiğimiz Cumhurbaşkanının en, en, en akıllı veya kurnazların kurnazı olduğu. Daha kendi yaptıkları anayasanın “uyum yasalarını” bile çıkarmadan yeni bir anayasa ortaya atmak bayağı bir kurnaz akıl işidir. Aslında sayın Cumhurbaşkanı bütün bu işleri planlamış ve programlamıştır. Dört başı mamur sivil demokratik, insan hakları taraftarı ve "constitution" kıvamında halkı devlet zulmüne karşı koruyacak bir anayasa (Toplumsal sözleşme) metni olduğundan bahsetmiyorum. Tabii ki öyle bir anayasa metni olamaz, olabilmesi için böyle bir anayasanın vatan severler ve millet severler tarafından hazırlanması lazım. Benim söylediğim, muhtemel bir demootokratik (ne demekse) anayasa. Bu sözde, geleceğin sivil anayasasının içi kurnazca hazırlanmış ve uyuyanları daha da derin uykuya itecek tuzaklarla dolu olacaktır.
2023 seçimleri AKP ve Cumhur ittifakı açısından biraz sakat gibi. Bu durumda kaybedilecek seçimi ancak anayasa ve yasaları kendi lehlerine değiştirerek belki kazanmanın mümkün olabileceğini düşünmektedirler. Ancak bunun benzerleri geçmiş zamanlarda denendi ve pekte hayırlı olmadı.
Bu kere delimiz farklı, akıllımız farklı, Cumhurbaşkanımız farklı mı farklı. Tutar mı? tutar vallahi.
Anayasanın 175. Maddesi ışığında 365 tartışması gibi, yorumsal bir bakış açısıyla, 3 te 2 nin altında mantığıyla götürürsün anayasayı halka mesela 350 oy ile (hukuken gitmez ama…..)sonra verirsin gazı millete ve uyutursun bir kısmını.
Sonrasında, ”Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” nin bile ötesinde, al sana mis gibi, gelsin “Benim Hükümet sistemim”, kim tutar seni.
Allahtan bizde, iddia edildiği gibi bir Otoriter rejim yokkkkkkkk.!!!!!!! Bazı ülkelerde olduğu gibi soylu bir polis teşkilatı ile akar bir ordu destekli otoriter rejimde maazallah başımıza neler gelirdi? Otoriter bir rejim olsaydık seçimler, otoritenin kazanacağı zannedilene kadar ya ertelenir ya da kazanma garantili seçim yapılırdı.
Allahtan bizde seçimlerin teminatı bir YSK var.







ERCAN ERDEM