İTTİFAKLAR, İTTİFAKI - 28/08/2022 |
|||||||||
Tweetle |
|||||||||
Cumhur ittifakı, Millet ittifakı derken yeni ittifak arayışlarının yolda olduğu gözlemlenebiliyor. İttifaklar neden kuruluyor sorusunun cevabı basit. Tek başına iktidar olamayacaklarını keşfedenlerin ittifaklar yoluyla belki koalisyon ortağı olarak iktidarın parçası olabiliriz düşüncesi bu sorunun cevabıdır.
Değişik bir dönemden geçerek yine değişik bir döneme gireceğiz. Gireceğiz girmesine ama nasıl? Öncelikle söylemek gerekir ki; Cumhur ittifakının oyları azalma trendinde ve sayın Cumhurbaşkanı bu azalan oyların farkında olarak oylarını konsolide etmenin peşinde öncelikle. Ancak, o da farkında ki; ekonominin durumu kendisi için en büyük dezavantaj. Cumhur ittifakının başka dezavantajı var mı? Çok var hem de. Örneğin, eskimişlik, yozlaşma, yalanlar, halkın gün geçtikçe farkındalığının artması, yedi milyon gencin ilk defa oy kullanacak olması ve ekleyebileceğiniz birçok dezavantaj. Peki avantajları var mı? evet çok avantajı var, en başta sayın Cumhurbaşkanının ağır abi gibi bir havasının olması ve bundan etkilenen bayağı bir kemik halk kitlesi, sempatizanları var, kısmen ordu var, kısmen polis var, bekçi var, var oğlu var, diğer yüksek mercileri saymıyorum ve YSK var. YSK nın vereceği karar tartışmaya açık değil. İktidarın tüm bu avantaj ve dezavantajlarını değerlendirince, Sayın Cumhurbaşkanının geçmiş yıllarda, söylediği “Demokrasi amaç değil, araçtır.” mealinde ki, sözü de değerlendirildiğinde. En azından ben, bu güçler dengesinde genel seçimlerin, Rusya, Azerbaycan gibi “demokratik”!!! ülkelerdekine benzer şekilde cereyan edeceğini/ettirileceğini en azından deneneceğini düşünüyorum. Seçimlerin yapılıp yapılmayacağı/yapılamayacağı gibi durumları da göz ardı etmemek gerektiği de bence değerlendirilmelidir. Velev ki seçim öyle veya böyle oluyor/olacak. Bir kere parlamento seçimlerini ittifaklardan birisi kazanacak veya durum kafa kafaya olacak. Ancak, tüm bunları, seçim zamanında olacak veya zamanına çok yakın olacak şeklinde ve yeni seçim kanunu çerçevesinde düşünmeliyiz. (Cumhurbaşkanı en çok 2 defa seçilir meselesi tartışma yaratmasın diye, seçim kanunun yürürlüğe girebileceği bir tarihe seçimi erkene alabilirler, şeklindeki ihtimali yabana atmamak gerekir.) Söylemem gerekir ki, bu sistem; bu seçim kanunuyla, bu kadar çok partili ittifaklarla, üstüne üstlük bir kısmı hayli “ben merkezci” liderle zor yürür, hatta yürümez. Cumhur ittifakını değerlendirmeye gerek yok aslında, durum ortada 2 buçuk adet partiyle Cumhur ittifakının başka parti ve ittifaklarla uzlaşması imkânsız olmamakla beraber zor. Her şeye rağmen burası Türkiye, kimleri, kimlerle birlikte gördük/görürüz bir çoğunuz benden iyi görmüşsünüzdür. Belirtmeme aslında gerek yok belki ama tarihe not düşmek iyi olabilir. AKP ile ittifak/koalisyon görüşmeleri/birliktelik/çözüm süreci içerisinde bulunanlar olmadı mı? Sayın Cumhurbaşkanının Cumhurbaşkanlığında gidilen bir seçim vardı ya, sonrasında koca koca adamlar birbirleriyle anlaşmak için aylarca gidip geldiler di de sonra seçim iyenilenmişti hani. Sahi kimdi bunlar. Ayrıca, AKP kuruluşunda kurucu olmaya çalışanlar, anlaşamayıp yönlerini değiştirenler kimlerdi? Tüm geçmişte gördüklerimiz ve şahit olduklarımız, her an her şeyin olabileceğini gösteriyor. Yani bir ittifaktan diğerine, geçişler “"devletin ali menfaatleri" / ”devletin bekası” denilerek gündeme gelebilir. Fazla kafayı karıştırmayalım, tüm detayları yazmaya kalksam çok sayıda olay ortaya çıkar. Şimdilerde Memleket partisi ve bazı partilerin bir ittifak arayışında olabilecekleri gibi, HDP nin de en azından ortanın çok solunda bazı partilerle ittifak içerisinde hareket edebileceği bir kısım medyada gözlemlenebiliyor. Şimdi soruyorum size; HDP nin dahil olacağı bir ittifak normal bir demokratik seçimde, seçim sonuçlarını, kendisinin dahil olacağı ittifak yönüne evirir mi? HDP nin dahil olacağı ittifak yaklaşık %7-10 arası oya sahip olsa, ne pazarlanabilir bir güç dür o biliyor musunuz? İşte o güçle, istediğin partinin listesinden hatırı sayılır sayıda milletvekili çıkarabilir ve Cumhurbaşkanının seçimini de dibine kadar etkilersiniz. Şimdi biz bu “bomba” ittifakı bir kenara bırakalım. Gelelim Millet ittifakına; Millet ittifakı içerisinde Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Sayın Meral Akşener gibi egoları olsun olmasın, egolarına gem vurarak milleti önceleyecek liderler olsa bile o tür liderlerin egoları yüksek, egosantrik yardımcı ve idarecileri var. En azından bunlar kendi menfaatları için “mezarlıkların kendilerini vazgeçilmez sananlarla dolu olduğu” gerçeğini unutarak işleri bozmaya çalışacaklardır. Sonra, her küçük parti, kendisini bilmesine rağmen kendisini büyükmüş gibi göstermeye çalışacaktır. Sanki, Sayın Ali Babacan, Sayın Ahmet Davutoğlu vd. milletin kendilerine olan teveccühünü yaklaşık bilemiyorlar mıdır sizce? Tabii ki biliyorlardır, ama o ego var ya o ego. Neyse, varsayalım ki Millet ittifakı birlikteliğini son ana kadar korudu. Bana göre şu ana kadar gaza gelmeyerek iyi gidiyorlar. Tüpçü medya ve diğer birçok “yandaş” medya Millet ittifakı (altılı Masa) nın Cumhurbaşkanlığı adayını belirlenmesi gazını pompalıyor. Millet ittifakı da bunu yemiyor. Millet ittifakı adına konuşan veya millet ittifakı lehinde konuşan hiç kimsenin aklına şu çocukluğumuzdan kalma “Pışık, adayı belirleyelim de….” Diye başlayan cümle ile alaylı cevap vermek gelmiyor. Seçime giderken, gelişmelerin nasıl ve nereye evrilebileceği hakkında “akıl oyunları” tadında bazı düşünceleri umarım anlaşılabilir şekilde serpiştirmeye çalışmışımdır. Toparlamak, aklınıza ait. Topu dolaştırıp, aklınıza doğru ortalamak işime gelse de, normal gerçekleşecek gerçek bir demokratik seçimde sonuca gitmenin kendimce bir şeklini de yazarak bitirmek isterim. Millet ittifakı; 1-Egolarını bir kenara bırakır, 2-Liderlerden Cumhurbaşkanı adayı seçmezlerse, 3-Cumhurbaşkanı adayını, Hukukun üstünlüğünü öne alan, tüm liderlerin ve partililerin kabul edeceği bir (koydukları ortak kriterlere uygun) kişiyi seçebilirlerse, 4-Her seçim bölgesinin nabzını gerçeğe yakın tahmin eden tarafsız bir araştırma yaptırabilir ve böylece ittifak partilerinin veya yeni katılacaklar ile ittifaka destek olacak diğer ittifakların yaklaşık oy oranlarını kavga etmeden belirleyebilirlerse, 5-Belirledikleri bu oy oranlarına göre, gösterecekleri adaylarda anlaşarak tek parti çatısı altında Aday gösterirlerse, 6-Bu adayları, yok, bizim partide yok sizin partide aday edelim kavgası yerine, ortak sahiplenecekleri seçime katılabilecek bir parti adı altında “MİLLETİN PARTİSİ” organize edebilirlerse, (burada tüm seçim bölgelerinde seçime katılabilecekleri bir partileşmeye dikkat etmeliler) Bu durumda isterlerse, seçmeyi düşündükleri Cumhurbaşkanı adayını da usulen genel başkan yapabilirler. Böylece, tüm liderler genel başkan yardımcısı şeklinde eşit başkanlar olarak gruplarının başında olurlar. İşte o zaman dahli olan herkese VATANSEVER derim. Böylece ittifaklar ittifakı kurarak Türkiye’nin geleceğini kurtarmış olabilirler. Şu ana kadar kaybedilmiş bir şey yok. Bunlar birçok kişinin düşünebileceği fikirler, illaki böyle olması da gerekmiyor. Umarım doğru kombinasyonu bulurlar ve Türkiye’nin geleceğini MUSTAFA KEMAL ATATÜRK çizgisine oturtabilecekleri seçimi kazanırlar. İktidar olurlarsa tam tarafsız bir geçiş dönemi Cumhurbaşkanlığı altında “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” için çalışırlar. Hukuk’un üstünlüğünü de kısa zamanda oturturlar. Bir de “kuvvetler ayrılığı” tesis edildi mi? tamamdır. Hukuk ve güçler ayrılığından bahsedince aklıma nedense Sayın Ersan Şen geldi, neden acaba? diyerek sayın Şen’in kulaklarını da çınlatmış olalım. Hayırdır inşallah. İyi haftalar. ERCAN ERDEM |
|||||||||
|