Terör, İkiz Kuleleri yerle bir ederek ve yakın tarihte de Paris'te bir dergi baskınında yaptığı katliamlar ile çağın en hayati problemlerinden biri olduğunu uygar dünyaya gösterdi.

Terörün teknoloji destekli vahşeti ile rafine hukuk içinde kalarak mücadele etmenin zorlukları ortada.

Zaman içinde kazanılan ve uzun mücadeleler ürünü olan insan hakları ve hiç bir kurala bağlı olmayan tedhiş eylemlerinin, kamu düzeni içinde çatışması, öncelikle hukuk sistemini deforme ediyor.

ABD ceza hukuku, teorisini teröre göre yeniden yapılandırdı. AB, teröre endeksli düzenlemeler gündeme getirdi.

Her halükarda, insan hakları ihlali, potansiyel bir tehlike olarak gündemi işgal ediyor.

Türkiye, etnikçi terörün yoğunlaştığı bir dönemi yaşıyor. Saldıran silahlı unsurlar, bölge ve dünya ölçeğinde desteklenip tahrik ediliyor.

Parlamenter temsili güçlendiren siyasal katılıma rağmen, içi boş sözde özerklik ilanlarının arkasında, terörü manipüle eden kurumlar ve devletler var.

Avrupa Parlamentosu'nun Irak ile ilişkilerden sorumlu delegasyonun Başkanı İngiliz muhafazakar parlamenter, devlet kurmak için Kürtlere destek vereceklerini beyan etmiş... Skyes-Picot'tan bu yana ne veriyorlar acaba?

Oslo görüşmelerinde, 'bu kafa'nın gözlemci olduğu söylentileri var ki 'İngilizden gözlemci yapmak, tilkiyi kümese bekçi yapmak' gibidir. Kümesi tarumar eder...

Sonuç olarak, terörle şaka olmaz, "Arap baharı" şatafatı ile Ortadoğu'ya terör ihraç edenler, şimdilerde mazlum göçmenler ithal etmek zorunda kalıyor.

Ateşe benzinle gitmenin de faturasını masum canlar ödüyor.

Uygar Batı'da da, yakın zaman öncesinin barış adası, asude iklimlerinden, giderek, sınır tanımayan göçlerle, terörle, burun buruna ve yerleşik hale gelen bir paranoya düzenine geçiliyor.


Selvi Sergici