Mesele o değil; Mesele, Zeka, Kurnazlık ve Akıl - 13/03/2016 |
|||||||||
Tweetle |
|||||||||
Sayın Ahmet Hakan Hürriyet Gazetesindeki bugünkü köşesinde ‘’Zühtü Bey’e kırılmayın Sayın Cumhurbaşkanım’’ başlığıyla ‘’ Bireysel Başvuru, İptal ve Gerekçe’’ üzerinden Sayın Cumhurbaşkanı ve Hukukçu Danışmanları bağlamında bir dokunuşlar arz etmiş. Bu dokunuşların, büyük harflerle yazılmasının sosyal mecralar yazım retoriği açısından ne ifade ettiği değerlendirmesi beni aşar. Bu yüksek sesli yazıdan özetle anlaşılması gerekenin, sayın Cumhurbaşkanının halkın ne anladığıyla ilgilendiği gerçeğidir gerisi teferrüattır.
Sadece, basit bir okuduğunu anlamaya çaba gösteren adam olarak söyleyebilirim ki; Hakkımda bir mahkeme kararı verilecekse eğer, kararı gerekçesiyle aynı anda öğrenmek hakkım olmalıdır. En basit mantık bile bunu gerektirir aslında. Kararların gerekçelendirilmesi ve aynı anda açıklanması bir ‘’Evrensel Hukuk Kuralı’’ dır. Ancak karar, tartışmalarda olgusal olarak verilmişse; kararın, resmi, bağlayıcı bir yazı ortamına dönüşmesinin zaman alacağı hallerin ‘’Bireysel, Hak ve Özgürlükler’’ çerçevesinde kişilere zararı dokunması halinde, bazı istisnai durumların olmasının ve gerekçenin sonra açıklanmasının kabulü belki mümkün olabilir. Her derece mahkeme, kararında ‘’Kararı verdik, beklesinler zaman içerisinde gerekçeli kararı yazarız.’’ mealinde bir düşünceyle gerekçeli kararların kararla aynı anda açıklanması esasından uzaklaşılırsa bu doğru olmaz. Ancak burada ki mesele o değil, mesele; Zeka, Kurnazlık ve Akıl bağlamında gizli. Sayın Cumhurbaşkanımızın Belediye Başkanlığı, Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı dönemleri ve tarih birlikte şöyle bir değerlendirilince aslında ülkemiz üzerinde içeriden ve/veya dışarıdan oynanan veya kendi kendimize oynadığımız tüm politik ve yaşamsal oyunların ‘’Zeka, Kurnazlık ve Akıl’’ üçgeninde cereyan ettiğini görürüz. Ülkemizde zeka, kurnazlık ve akıl’a sahip olan politikacıların bazıları bu üçgeni bilerek veya bilmeyerek (art) niyetli olarak kullanır. (Bir an için (art) kelimesini yabancı dilden tercüme (sanat) olarak yorumlayın. Ne sanat ama değil mi?) Umarız ki bir gün, kullanılanlar da, Zeka, Kurnazlık ve Akıl’ı bugünkü saflıkla değil de kullananların kullandığı şekliyle değerlendirirler. Tabi şu soruyu da göz ardı edemeyiz; Ya kullanılanlar, aslında kullananlarsa? Vayyyy, kullananlar da kullanılanların içinden çıktığına göre ...., felsefenin de gereği yok diyerek bu sarmalın içinden çıkıyor ve Zeka, Kurnazlık ve Akıl’ı açıklayarak yazının sonunu bağlamaya geçiyorum. Zeka: Öğrenilenden yararlanabilme, yeni durumlara uyabilme ve yeni çözüm yolları bulabilme yeteneği olarak açıklansa da Halk dilinde ‘’leb… demeden leblebiyi anlama’’ hali dir. Kurnazlık: “doğru olmayan” bir şeyi sanki “doğru” gibi göstermek suretiyle, kendi çıkarı için “doğruyu arayan kişiyi” yanıltma çabaları içinde olma hali dir. Akıl: Kavram oluşturma ve bunlara göre hükmetme kapasitesi hali dir. Doğruyu bulmakta zorlanan toplumlar da kurnazlar, dolayısıyla kurnazlıklar ön plana çıkar, bu durumda zeka eğitimsiz kişiliklerdeyse eğer ve leb demeden leblebi yanlış anlaşılıyorsa, kavramlar oluşturulamaz ve hükmetme kapasitesi tuhaflaşır, yani akıl kayar. Nereye kayar onu bilemiyorum, ama bizde pek doğru yerlere kaymaz ve alaturka başkanlıklar ile hukuklar ortaya çıkar. Şöyle demiş Amin Maaloof akıl için, ‘’Eğer insanların akıllarıyla hareket ettiklerini varsayarsak, dünyanın gidişatından hiçbir şey anlayamayız. Akılsızlık tarihin en güçlü ilkesidir.’’ Gothe de şöyle demiş akıl için, ‘’Deliler ve akıllılar aynı derecede zararsızdırlar. Yalnız yarı delilerle yarı akıllılar çok tehlikelidir.’’ Zeka için Albert Einstein şöyle demiş, ‘’Bir insanın zekası verdiği cevaplardan değil; soracağı sorulardan anlaşılır.’’ Voltaire ise şöyle demiş bilinen sözüyle zeka için; ‘’Yalan zeka işidir, dürüstlük ise cesaret. Eğer zekan yetmiyorsa yalan söylemeye, cesaretini kullanıp dürüst olmayı dene.’’ Kurnazlık üzerine Francis Bacon şöyle der; ‘’Kurnazlıklar ve ihanetler, ancak beceriksizliğin mahsulüdür.’’ François de La Rochefoucauld ile bitiriyorum, ‘’Kurnazlıkların en incesi, bize kurulmuş olan pusulara düşer gibi görünmeyi iyi bilmektir ve insanın en kolay aldatıldığı zaman, başkalarını aldatmaya çalıştığı sıralardır.’’ Sayın Hakan'ın yazısından yola çıkarak kimin daha Zeki, kimin daha Kurnaz, kimin daha Akıllı olduğunu bulun bakalım. Aman bulursanız kimseye söylemeyin lütfen, yoksa ………………… ERCAN ERDEM |
|||||||||
|