El-ayak-ağız hastalığına karşı en etkili yöntem hijyen
Çocuk Sağlığı Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Emel Şen, el-ayak-ağız hastalığına karşı en etkili yöntemin hijyen olduğunu belirterek, “Ellerin sık sık yıkanması, kirli ellerin ağza ve yüze sürülmemesi çok büyük önem taşır“ dedi.
Çocuk Sağlığı Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Emel Şen, el-ayak-ağız hastalığına karşı en etkili yöntemin hijyen olduğunu belirterek, “Ellerin sık sık yıkanması, kirli ellerin ağza ve yüze sürülmemesi çok büyük önem taşır“ dedi.
VM Medical Park Samsun Hastanesi Çocuk Sağlığı Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Emel Şen, el-ayak-ağız hastalığı hakkında bilgilendirme yaptı. Çocuğun ateşi nedeniyle ebeveynlerin acile gittiğini belirten Şen, “Bu pek çok ebeveynin başına gelir. Ama sorun sadece ateşten ibaret olmayabilir. Doktorla görüşen ebeveynler belki de o güne kadar hiç adını duymadıkları bir hastalıkla karşılaşırlar. Özellikle 10 yaş altı çocuklarda görülen bu hastalık el-ayak-ağız hastalığıdır. Yüksek ateş, bademcikte kızarıklık, ağız içinde aft ve ciltte döküntü halinde kendini gösteren el-ayak-ağız hastalığı, çocukların el, ayak ve bileklerinin neredeyse tamamını kırmızıya boyar. İleri günlerde cilte görülen döküntüler minik içi sıvı dolu kabarcıklara dönüşür. Pütür pütür olan bu kırmızı döküntüler, kasıklarda, kalçada, dizlerin arkasında ve genital bölgede de görülebilir" diye konuştu.
"HASTALIK SALGINA DÖNÜŞEBİLİR"
El-ayak-ağız hastalığının özellikle yaz ve sonbabar aylarında salgına dönüşebildiğini kaydeden Şen, "Ancak rahatsızlık, gribal enfeksiyonlarla karıştırılabilir ve yanlış teşhis koyulabilir. Çocukların yanı sıra yetişkinlerde de görülen el-ayak-ağız hastalığı bulaşıcıdır. Solunum yoluyla, tükürükle, yakın temasla ve dışkı yoluyla bulaşabilir. Yazın havuz sezonunun açılması ve enfekte havuz sularının yutulması ise ayrı bir risk oluşturuyor. Yoğunlaşan virüslerle hastalık salgına da dönüşebilir. Bu nedenle anne ve babalara büyük görev düşer. Çocuklarına ellerini sık sık yıkama alışkanlığı kazandırmaları gerekir" diye konuştu.
"HASTALIK 10 GÜN İÇİNDE KENDİLİĞİNDEN GEÇER"
Hastalığın tedavisi hakkında da bilgi veren Şen, “Su çiçeğini andıran ama su çiçeğinden daha küçük boyutta olan döküntülerle hastalığın ortaya çıkardığı tablo, anne ve babaları endişeye sevk eder. El ve ayak içleri, parmak aralarının yanı sıra ayak tabanlarını da donatan içi sıvı dolu kırmızı kabarcıklar hem ağrı, sızı hem kaşıntıya neden olur. Halsizlik ve kırıklığa kulak ve boğaz ağrısı da eşlik eder. Ağız içindeki aftlar ve bademcikte kızarıklık ise yemek yemeyi işkence haline getirir. Viral bir enfeksiyon olduğu için hastalığın tedavisinde antibiyotiğin yeri yoktur. Özel bir tedavisi olmadığı gibi ilacı ve aşısı da yok. Kaşıntıyı azaltması için spreyler ve çeşitli losyonlar verilebilir. Hastalık bir hafta 10 gün içinde kendiliğinden geçerken, el ve ayaklarda sıvı dolu kırmızı kabarcıklar kuruyarak yerini lekeye bırakabilir, o da zamanla kaybolur" şeklinde konuştu.
"EN ETKİLİ YÖNTEM HİJYEN"
El-ayak-ağız hastalığına karşı en etkili yöntemin hijyen olduğuna dikkat çeken Şen, “Ellerin sık sık yıkanması, kirli ellerin ağıza ve yüze sürülmemesi çok büyük önem taşır. Bulaşıcı olduğundan el-ayak-ağız hastalığına yakalanan kişilerden uzak durulması gerekir. Ortamı sık sık havalandırarak içeri temiz hava girmesini sağlamak da şart. Okul ve kreşlerde ortam yüzeyleri dezenfekte edilmeli. Gerekli hijyen ve temizlik kurallarına uyulması durumunda el-ayak-ağız hastalığı riski azalır. İştahsızlık ve halsizliğe neden olan el-ayak-ağız hastalığı sırasında çocuklara çorba, yoğurt ve ağız içi yaraları azdırmayacak türden yiyecekler verilebilir. Su tüketiminin de ihmal edilmemesi gerekir" ifadelerini kullandı.
(İHA)