Suriyeli mülteciler katliamı gözyaşlarıyla anlattı
Suriye'de yaşanan zulüm ve iç savaş kaçarak İnegöl'e gelen mülteciler yaşadıklarını gözyaşyarıyla anlattı.
Suriye'de yaşanan zulüm ve iç savaş kaçarak İnegöl'e gelen mülteciler yaşadıklarını gözyaşyarıyla anlattı.Esed'in kullandığı iddia edilen kimyasal silahlar nedeniyle yakınlarını kaybeden, çocuklarını çatışmalarda kaybeden İnegöl'e sığınan bazı Suriyeliler, çocuklarını defnedememenin acısını yaşıyorlar.Esed yönetiminin kimyasal silah kullandığını anlatan Suriyeliler, diğer ülkelerin kendi ülkesine müdahale etmesini istemezken, ancak Türkiye'nin müdahale etmesine razı olacaklarını ifade ettiler. Yakınlarını Esed hükümeti askerlerinin ateş açması sonucunda kaybeden Suriyeliler, ortak oldukları acı durumları anlatırken göz yaşlarına hakim olamadı.İNESMEK'te açılan Türkçe Dil kursuna katılan bazı Suriyelerle, ülkelerinde yaşanan iç savaş durumu konusunda bir röportaj gerçekleştirdik. Röportaj sırasında fotoğraf ve kameralarda gözükmek istemeyen Suriyeliler, yüzleri gözükmeden görüntü ve fotoğraf almamıza müsaade ettiler. Görüntülenmemelerin tek sebebi, bu röportajın ulusal mecralarda yayınlanması halinde, Suriye yönetiminin kendi akrabalarına zarar vermesinden çekindikleri içindi.
“TELEFONLA HABERDAR OLUYORUZ”
Suriye'de Elektronik Mühendisi olarak göreve yapan Munaf Akili, “Zaman zaman telefonla arayarak, durumlarını soruyoruz. Şu an sağlıkları ve güvenlikleri bir nebze iyi durumda” dedi.
“HER PROTESTO EYLEMİNDE HÜKÜMET SİLAHLARLA İNSANLARI ÖLDÜRDÜ”
Munaf Akili, “Silahsız şekilde protesto eylemlerine başladık. Sadece bağımsızlık ve adalet için yapılan protestolardı. 6 ay boyunca insanlar barış protestoları yaptılar. Kimse silah kullanmadı. Her protesto eylemlerinde hükümet silahlarla insanları öldürdü. 6 aydan sonra protesto eden insanların korunması için silahlar ele alınmaya başlandı. Esed, bu süreçten sonra ağır silahlar kullanmaya başladı. Gençler nasıl silah elde edeceklerini düşündüler ve silahları hükümet taraftarı olan insanlardan elde ettiler. Hükümet, aslında geçersiz bir sistemdi. Onların nazarında her şey paraya yönelik, her şeyi parayla satın alabilecekleri bir sistem olarak düşünüyorlardı. Bu şekilde savaş başladı” dedi.
“GENÇLERİMİZ SİLAH KULLANMAK ZORUNDA KALDILAR”
Akili, “Biz şunu anladık; Evlatlarımızı, eşlerimizi koruyacağız yada onlar öldürecek. Suçluları hapishanelerden çıkarıp, onlara para vererek bizlerin arasına sokmaya başladılar. Bu şekilde ne mal ne de can güvenliğimiz kaldı. İran'dan ve Lübnan'dan Hizbullah teşkilatından insanlar getirilip, aramıza sokuldu. Bu işte iki tarafında parmağı olduğunu düşünüyoruz. Yapacağımız tek şey kaldı; kendimizi ailemizi nefsi müdafaa dışında hiçbir şey hissetmedik. Aynı şekilde bu olaylar Şam'da da böyle oldu. Bizim gibi yaşlı olanlar silah kullanmadılar ama gençlerimiz silah kullanmak zorunda kaldılar” şeklinde konuştu.
“OĞLUNUN CENAZESİNE KATILAMADI”
Akili, “22 yaşında benim oğlum silah aldı ve savaşta öldü. 40 yaşındaki oğlum da yaralandı. Ağır yaralı olan oğlum biraz iyileşti. Vücudunda şarapnel parçaları var. 30 yaşındaki oğlum Suudi Arabistan'da çalışıyor. Şu andaki mücadeleye mali destek veriyor. Oğlum öldürüldüğünde çok üzüldüm. Peygamber Efendimizin sözü aklıma geldi, ‘gözler dolar, yaşarır, kalp mahzun olur ama ağzımızdan Allah'ın razı olmadığı kelime çıkmaz'. Oğlum cennette olur diye dua ediyoruz. Ben onun cenazesine çıkamadım. Cenazesine katılamadım. Hükümet defnetti. Biz cihattan korkmuyoruz. Oğlum şehit olduktan sonra ülkeden dışarı çıkmayı düşündüm” dedi.
“9 - 11 YAŞ ARASI ÇOCUKLARIMIZ BAĞIMSIZLIK, ÖZGÜRLÜK ŞEKLİNDE YAZILAR YAZDI BU OLAYLAR ORTAYA ÇIKTI”
İmam olan Abdul Razzak Alsasa ise, “Yaklaşık 50 senedir bu kötü durum vardı. Sabır ettik. Hepimiz işçi durumuna düştük. İnsanın değeri kalmadı. Sabrettikçe bunun köle, hizmetçi pozisyonuna döndüğünün farkına vardık. Güvenlik görevlisi ile tartıştığın an hapis cezası alıyorduk. Dera ve Şam'da meydanda toplanmalar oldu. Eylemler yapıldı. Uyanış oldu. Arap baharını destekleme konusunda çocuklarımız Dera'da bir şeyler yazdı ve öyle patlak verdi. 9-11 yaş arası çocuklarımız bağımsızlık, özgürlük şeklinde yazılar yazdı bu olaylar ortaya çıktı” dedi.
“HİÇBİRİMİZİN SAVAŞ OLACAK DİYE BİR DÜŞÜNCESİ YOKTU”
Alsasa, “Hiç birimizin savaş olacak diye bir düşüncesi yoktu. Sadece bazı protestolar oldu. Bu protestoların ana teması da adaletti. Savaş olsun diye bir niyetle yapılan protestolar değildi.”.
“NAMUSA EL UZATILDI”
Alsasa, “Savaş sırasında en çok bizim için zor olan durum; hanımlarımızı almalarıydı. Milyonlarca kadın alındı maalesef. Namusa el uzatıldı. Kadınlara, babalarının, eşlerinin, kardeşlerinin yanında tecavüz etmeleri… bu tecavüzden sonra karnındaki bebeklerini nasıl yapılacağı ile ilgili sürekli dini bir fetva arayışı içerisine girdiler. Çocuklarımız alıkonulunca, biz çocuklarımızı istedik. Onlarda bize ‘çocuklarınızı unutun, gidin eşlerinizi bir şekilde hamile bırakın, çocuk yapın. Buna gücünüz yetmiyorsa biz hazırız' diyerek, hakaret ettiler. Ölenlerin şehit olduğunu düşünüyoruz. Allah şehitleri sever. Şehit olduğunu düşündüğümüz için bir üzüntümüz yok. Malımızı ve canımızı bu yolda kurban vermesek nasıl bu adil olmayan sistemden kurtulabiliriz? Her şeyimizi bu sistem gitsin diye vermeye hazırız.”.
“ BAŞBAKANI SEVDİKLERİ İÇİN TÜRKİYE'YE GELDİLER”
Munaf Akili, “Türkiye'ye gelmemizin ana sebebi Recep Tayyip Erdoğan gibi başbakan olduğu içindir.
Abdul Razzak Alsasa, “Buradaki yöneticilerin ve vatandaşların iyi olduğunu bildiğimiz için Türkiye'ye hicret etmemizin iyi olacağını düşündük.
İç hastalıkları Uzmanı Dr. Duha Nayal, “Arap devletlerinin Suriye'ye kapıları kapalıydı. O yüzden Türkiye'yi seçtik”.
İnşaat Mühendisi Rajaa Alsassa, “Türkiye, Haleb'e yakın bir yer. Aynı zamanda Türkiye'deki vatandaşların ne kadar ihtiram ehli olduğu, ne kadar ihtiyaç sahiplerine yardımcı olduklarını bildiğimiz için Türkiye'ye geldik.
“ TÜRKİYE DIŞINDA HERHANGİ BİR ÜLKENİN ÜLKEMİZE GİRMESİ BİZİ RAHATSIZ EDER”
Alsasa, “Belli aşamalardan sonra her şeyimize müdahale olacak olurlarsa, buna rıza göstermeyiz. Hiçbir devletin Suriye'ye girmesine rıza göstermeyiz. Türkiye girerse ancak buna razı oluruz. Arap Müslümanlar da dahil olmak üzere, çünkü onlar Amerika ile hareket ettiğini düşünüyoruz. Türkiye dışında herhangi bir ülkenin ülkemize girmesi bizi rahatsız eder.”.
“ TÜRKİYE BİZİ MUHTEŞEM KARŞILADI”
Rajaa Alsassa, “Muhteşem bir karşılama oldu. Harika bir karşılama desek bile az kalır. Lübnan'a hicret edenlerle Türkiye'ye göç edenlerin arasında dağlar kadar fark var. Lübnan'da kötü bir muamele var. Kimse kimseye yardım etmiyor. Ama Türkiye'de öyle değil.
“KENDİ ÜLKEM GİBİ HİSSETİM”
Abdul Razzak Alsasa, “Ben buraya geldiğimiz zaman paramla ev aldım. İhtiyaç duyduğumuz şey geçimimizi sağlamak. Kendi ülkem gibi burayı hissetmeseydim burada ev almazdım. Evim de ev sahibimin üzerine. Burayı kendi vatanım gibi biliyorum. Şu anda İnegöl'de bir elektrik şirketinde çalışıyorum.”
“ ESED HÜKÜMETİ KİMYASAL SİLAH KULLANDI”
Munaf Akili, “İki kere benim oğlum kimyasal silahtan zehirlendi ama Allah öldürmedi, oğlum normal silahla öldürüldü. Humus, Şam ve Halep'te kimyasal silah kullanıldı. Daha önceden de kullanıldı bu kimyasal silah. Amaçları oradaki kimyasal silahları alıp İsrail'in himayesine vermek.
“ TÜRKİYE'Yİ UNUTMAYACAĞIZ”
Alsasa, “Savaş bittiğinde döneceğiz ve asla Türkiye'yi unutmayacağız. Esed gittiği zaman hemen bir çırpı da her şey güllük gülistanlık olacak diye bir şey yok”.
“TÜRKİYE VATANDAŞI OLMAK İSTİYORUM”
Akili ise, “Ben Türkiye vatandaşı olmak istiyorum. Gitsem de ziyaret için gideceğim ama burada kalmak istiyorum. Şehit olan oğlumdan, annemi ve babamı alıp Türkiye'ye hicret etmesini istemiştim. Türkiye ve İnegöl'ü çok seviyoruz”.
“GERÇEKTEN İNSANIN VATANI APAYRI BİR ŞEY”
Duha Nayal, “Gerçekten insanın vatanı apayrı bir şey. Ondan dolayı geri döneceğiz. Yoksa burada herhangi bir problemimiz yok”.
SALİH BAKICI