"Serbest seçim hakkı "mı? "Cumhurbaşkanının takdir hakkı"mı? - 19/10/2017 |
|||||||||
Tweetle |
|||||||||
Bazı belediye başkanlarının istifasının istenmesinin "serbest seçim hakkı" üzerinden değerlendirilmesi gerekiyor..
AİHS seçim hakkını temel bir insan hakkı olarak düzenlemiş bulunuyor.. Anayasa madde 67 ile de,seçme , seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı teminat altına alınmış durumda.. Seçim işlemi sonucu, seçilen kişinin siyasi statüsü, atama ile görev pozisyonu elde etmiş kişilerden farklı.. Seçilmiş kişilerin istifasını istemek, demokratik seçimlerin tabiatına uymuyor. Siyasi baskı sonucu veya ahde vefa nedeniyle istifa tasarrufunu " istifa tek taraflı bir işlemdir" gerekçesi altında meşrulaştırmak mümkün değil. Siyasi partiler Kanunu uyarınca, aday tespitinin takdiren yapılmasına rağmen , seçim ve seçilme, seçme işleminden sonra,seçmenlerin de sorumluluk aldığı demokratik bir mahiyeti kazanıyor.. Bu noktadan sonra, seçim sonuçları üzerinde tek taraflı ve takdiren bir tasarrufta bulunmak, Sözleşmeye, Anayasaya ve demokratik teamüllere aykırı. Bugün yapılmakta olan uygulamada, seçilen kişilerin , parti yararına olarak görevlerini bırakması istemi, dolaylı bir azil işlemi olup, yeni Anayasal düzen ile ilgilidir. Tek kişilik yürütme olarak formüle edilen Cumhurbaşkanlığı sisteminde, Cumhurbaşkanı aynı zamanda parti Genel Başkanı olduğu için, ( siyasi partiler ve seçim kanunu değişmedikçe ..) bütün partili adayların tek seçicisi konumundadır. İlgili adayların inhası , teklifi ve seçilenlerin, " istifaları istenmek suretiyle" bir nevi azli işlemi, kendisinin münhasır yetkisinde olup, gerekçenin, parti davası, ülke yararı, seçmen yararı gibi bir nedene dayanmasının kayda değer bir ehemmiyeti bulunmamaktadır. Bu sürecin başlaması ile, sadece belediye başkanları değil, milletvekillerinin de istifaya davet edilmesi ve parlamento çoğunluğu tarafından onaylanarak, dolaylı azil işlemine tabi tutulması da mümkün olabilecektir. Serbest Seçim Hakkı , yeni anayasal düzende, atama, seçme, seçilme ve dolaylı da olsa azil işleminden mürekkep melez bir hale gelmektedir. Temel İnsan Hakları arasında bir hiyerarşi bulunmamakta "en önemli hak ihlal edilen haktır" ilkesi, temel hak kuşaklarını, sözleşme ve organların koruması altına almış bulunmaktadır.. Yeni Anayasa gereği olarak beklemede olan, uyum yasaları, bu ilkelere göre nasıl düzenlenecektir, esas ve hemen hemen çözümü imkansız olan sorun budur. Mahir Candan |
|||||||||
|