Hükümet Anayasa Mahkemesini tahkir ediyor... - 12/01/2018 |
|||||||||
Tweetle |
|||||||||
Yürütme ile yargı erkleri arasındaki görev alanı özerkliği,, hukuk devleti ve dolayısı ile klasik demokrasinin "elifba"sı sayılıyor.
Akp iktidarı ise, seneler içinde kazandığı seçimlere yaslanarak, yürütme ve yargı erklerini "paçal" bir devlet/yönetim erki haline getirmeye çalışıyor. Demokrasi konusunda , kendine özel bir gündemleri olduğu için, yürütme ve yargı ile ilgili davranış kotlarını çözümlemek zor değil. Bu zihniyette, yargı, iktidarın türevidir, iktidara yol ve alan açtığı ölçüde bir fonksiyon sahibidir, aksi halde, sürekli olarak, iktidar zirveleri tarafından açık bir hedef haline getirilebilir. Cumhurbaşkanının , yüksek yargı başkanları ile verdiği "hemhal" görüntüler, bu yeni düzenin kamuoyuna anlatılması amacını taşımaktadır. En son , Külliyede düzenlenen , "Adalet Şürasında" yargı mensuplarının, Cumhurbaşkanının huzurundaki, "takdirkâr" tavırları, amaçlanan uyuma işaret etmektedir.. Anayasa Mahkemesi, tutuklu yargılanan gazetecilerin başvurusu üzerine aldığı kararda, oy çokluğu ile hak ihlalleri tespit etmiş. Cumhurbaşkanı, gazeteciler arasında mesleki kriterler koydu ve bu ifadelerine yansıyor. -"kim gazeteci, kim değil, kim gazetecilik yapıyor, kim teröre hizmet ediyor"-, gayet tutarlı bir biçimde, yurt içinde ve yurt dışındaki muhataplarına karşı, fikirlerini savunuyor. Bir dönem , kendisini de cansiperane savunmuş olan gazeteciler, bugün terör örgütüne yardımdan yargılanıyor, mesleki etik farklı bir mesele, ama, ifade özgürlüğü ve basının hür olması da, sorun olmaya devam ediyor, Cumhurbaşkanı gibi yılların iktidarını omuzlarında taşıyan birinin, en son, Macron gibi, nispeten yeni yetme Fransız Başkanının eleştirilerine muhatap olması üzüntü verici. Cumhurbaşkanı'nın fikir ve icraatlarını yansıtma fonksiyonu ile sınırlı olarak gazetecilik yapanların, bu minval üzere fikr-i amel ettikleri de bir gerçek. Anayasa Mahkemesi, son hükmü ile , bu yeni düzenin dışında bir karar verince, ortalık karıştı. Hükümet sözcüsü, Twitter düzeni üzerinden, kararı eleştirirken, Anayasa Mahkemesinin, ".. Anayasa ve yasaların çizdiği sınırları aştığını.." ileri sürmüş.. Bir dönem de adalet bakanlığı yapan, yürütmenin sözcüsü, Anayasa Mahkemesinin , görev ve yargılama usullerine aykırı davrandığını iddia ediyor. Sözcüye göre; suçun oluşumunu ve delil durumunu değerlendirmek, Anayasa Mahkemesinin görev alanına girmiyor. Başvurucular, yargılama sürecinde "özgürlük ve güvenlik" haklarının ihlal edildiği iddiasındalar. Dava dosyasının münderecatına göre bu başvuru talebini değerlendirmek gerekiyor, Anayasa Mahkemesi de bunu yapmış. Kararda, azımsanmayacak sayıda da, karşı oy var..( 6 üye karara muhalif kalmış) Bu talepler ciddi hak ihlalleri ile ilgili olup, dosyadaki kapak yazısına bakılarak hüküm verilemez, dosyanın incelenmesi gerekir, hükümet sözcüsünün Anayasa Mahkemesini itham etmesi , bir içtihat eleştirisi değil, Anayasa Mahkemesinin görev alanına bir müdahale ve böylece anayasal düzeni ihlal ediyor.. Yürütme, yargının görev alanına sözlü müdahalede bulunamaz, beğenmediği bir uygulama için, "kararname"veya yasama yoluna gidebilir. Anayasa Mahkemesi kararına uygun olarak, yerel mahkemelere yapılan müracaatların reddedilmiş olması da, yargı fonksiyonuna müdahalelerin bir yansıması gibi.. Sonuç olarak, yürütmeye biat etmiş bir yargı düzeni, toplumsal barışa hizmet etmez.. Yargı da, toplumun diğer bütün katmanları gibi, "Anayasa Mahkemesi üyelerinin de bölündüğü gibi" bölünür.. Burhan Hanzade |
|||||||||
|