Akp Genel Başkanı grup toplantısında eski Genelkurmay Başkanın İlker Başbuğ'a dava açılması talimatı vermiş..
Askeri mahfillerde "emir komuta"'nın geçerliliği tartışılmaz ama siyasi bir toplantı esnasında ve TBMM çatısı altında milletvekillerine dava açma emri verilmesi, siyasetin de askeriyeye benzemeye başladığının bir işareti gibi..!!
Aynı Genel Başkan, Başbakan iken, iki kadeh rakı parlatıp, genelkurmay sitesine re'sen "e-muhtıra" olarak adlandırılan tuhaf bir beyan yazan muvazzaf Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt hakkında herhangi bir işlem yapmamış, Dolmabahçe yerleşkesinde kendisi ile mezara kadar gideceğini söylediği - bugün dahi içeriği meçhul- bir mahrem söyleşiyi tercih etmişti..
Bugün, "terör örgütü üyesi olmadan ,örgüte yardımcı olmak" gibi akla ziyan bir suçlama ile, üç yıla yakın tutuklu yargılanan İlker Başbuğ için, milletvekili maiyetine dava açma emri vermesi, tuhaf ötesi bir durum gibi..
Son zamanlarda siyaseti, Fetö siyasi ayağı nerede, sorusu çalkalıyor.
İlker Başbuğ, bir söyleşisinde, askeri personelin özel yetkili sivil mahkemelerde yargılanmasının ve sonuçta fetö savcılarının , yargıçlarının Tsk'ne çökmesinin önünü açan, 2009 tarihli bir torba kanuna atıfta bulunmuş ve kanun teklifinde kılavuzluk yapanları Fetö amacına hizmette siyasi bir rol oynadığı imasında bulunmuş...(gayet tabiidir ki, komplo davası sonucu mahkum olmuş bir genelkurmay başkanının fetö siyasi ayağı olarak, Dolmabahçe stadı önündeki kokoreççiyi ima edecek hali yok,..!!)
Mutlak çoğunluğa sahip olduğu TBMM'de
mecburi hizmet sürelerini indirme( fetö askerlerinin önünü açma), terfileri öne çekme (fetö askerlerinin erken rütbe almasına vesile olma..)
Albaylıkta bekleme süreleri ile oynama ( fetö mikroplarının general seviyesine erken sirayetine sebep olma....),
Subay Sicil Yönetmeliğinde değişiklik yapıp ihraçların önünü kesme ( mürteci fetöcülerin bünyede kalmasını kolaylaştırma), gibi yasama tasarrufları bir çuvala doldurulup, bir silsile içinde kanunlaştırılırsa, en azından, yasama faaliyetinin olağan akışı bakımından bir tereddüt oluşurrrrrrr.
Yasama organını parti yönetim kurulu gibi yönetme iktidarı kazanmış, milletten yetki ve sorumluluk almış bir siyasi kadronun bu kadar fetö yararına iş yapması ve sonuçta 15 Temmuz cehennemine ülkeyi muhatap etmesi bir kasta matuf olmayabilir, ama görevin ciddiyetini kavramamakla ilgisi inkar edilemez...
Parlamentonun egemenliği kadar, anayasal sorumluluğu da ihmal edilemez..
"Ben yaptım oldu, yok kanun yap kanun", ittihatçı geleneğidir, parlamento geleneği ile bağdaşmaz.
Başbuğ, fetö kumpasının mağduru olarak bir kanaat belirtmiş,..
Başbuğ'a Akp olarak dava açmak, Fetö savcısı Zekeriya Öz ile aynı hizaya gelme tehlikesi taşır.
Adı geçen tetikçiye zırhlı araba tahsis edip olağanüstü yetkilerle donatmanın Tsk' ya maliyeti halen hesaplanamıyor..
Başbuğ fetö yargısı tarafından müebbete mahkum oldu, davaların kumpas olduğu ortaya çıktı, Yargıtay kararı bozdu, değişen Anayasa gereği, Cumhurbaşkanından yargılamanın Anayasa Mahkemesinde yapılması için izin istendi ve Cumhurbaşkanı her nedense izni vermedi ve Anayasa Mahkemesi davayı, "Muhakeme şartının gerçekleşmemesi " gerekçesi ile düşürdü, Başbuğ, halen sırtında, görevsiz bir mahkeme tarafından verilmiş , akibeti belirsiz bir "müebbet" hapis cezası ile dolaşıyor..
Bir başka deyişle, Cumhurbaşkanı, Başbuğ'un aklanma/yargılanma temel insan hakkını kullanmasını engelledi..
Cumhurbaşkanı, Başbuğ'a dava açma emri vermek yerine, Başbuğun Anayasa Mahkemesinde yargılanmasının önünü açması daha hakkaniyetli bir tasarruf olurdu..

Feraye Korkusuz