27 Mayıs 1960 Darbesinin sene-i devriyesinde, Akp genel başkanı partisinin teşkilatlarını Yassıada'da toplamış, siyasi güncellemeyi, oradan yapmayı uygun görmüş..!!
Darbe sürecinde eski CHP'nin rolüne vurgu yapmış, şimdiki CHP'nin terör örgütleri ile işbirliği iddiasında bulunmuş, her zamanki siyasi söylemlerini tekrar etmiş....
TOBB, Yassıada'yı nerdeyse turistik bir rekreasyon alanı haline getirmiş.. muhtemelen , banisi AKP' yönetiminin de kullanmasına amade tutuyor, ..
Demokrasi tarihimizin en ayıplı sahifesinin yazıldığı adanın - iktidar partisinin günlük siyasetine hizmet etmesi- siyasi etiğe ne kadar uygun - tartışmalı..!!
CHP veya bir başka muhalefet partisi, faraza, İl Başkanlarını toplayıp, -bir Demokrasi Manifestosu yayınlamak isterse-, izin verilir mi??!!
Kısaca, demokrasi şehitlerinin, "katledildiği" ada, her türlü siyasete açık mı, yoksa, " hüzün adasında siyaset" sadece iktidarın inhisarında mı bulunuyor??!!
Toparlayıp soralım; bu ülkeye senelerce hizmet etmiş siyasilerin, devşirme bir mahkemede, yargılama başlığı altında- her türlü zillete maruz bırakılıp, sonunda da, darağaçlarının kurulduğu bu elemli toprak parçasında -parti siyaseti yapmak- muhalefete çatmak, hangi demokrasi anlayışının tezahürüdür.!!.
AKP genel Başkanı, CHP'ni darbe sorumlusu olarak itham ederken, CHP Genel Başkanı da Burdur'dan konuşmuş, erken seçim talebini yinelemiş, "hesaplaşma peşinde olmadıklarını belirtmiş ve "devr-i sabık yaratmayacakları" taahhüdünde bulunmuş....
CHP Genel Başkanı, mutedil bir politikacı, ortalığı gerecek beyanlardan kaçınıyor, olabildiğince uzlaşmacı bir politika izliyor, Cumhur İttifakı karşısında "demokrasi cephesini", genişletmeye çalışıyor..
"Cumhuriyetimizi demokrasi ile taçlandıracağız " retoriğine ağırlık veriyor,, Cumhuriyet ile Demokrasi arasında bir çatışma varsayımı üzerinden ,- liberal cephenin söylemini tekrar ederek-, ne yazıktır ki, Cumhuriyete haksızlık ediyor..
Bugün Liberal demokrasilerin totalitarizm tehditi altında, olduğu, totalitarizmin, liberal / naif demokrasilerin dışında ,karşısında olmayıp, içinde gizlenme potansiyeli taşıdığı tezleri- son dönem pratiklerinde de görüldüğü gibi--güçleniyor..
Devri sabık yaratmama taahhüdün de kanun/hukuk devleti uygulamalarında bir geçerliliği bulunmuyor, "iktidar tasarrufları" bakımından -seçim kazanan partilerin, " bağışlama " yetkisi bulunmayıp , kanun ile düzenlenmiş zamanaşımı süreleri geçerli...
İktidar adayı bir partinin söylemlerinin , sırtında yumurta küfesi olmayanların ahkamlarından farklı bir sorumluluk mesajı taşıması gerekiyor..!!

Cumhur Doğrusöz