Türkiye'nin siyaset psikolojisinde geçtiğimiz haftanın en etkili tümceleri "almak " fiili üzerinden kuruldu..
Genç bir polis memuru, "toplantı ve gösteri yürüyüşü" temel insan hakkını kullanan, gök kuşağı yanlılarına karşı şiddet kullanırken "ağzını açanı alın" buyruğunda bulundu..
Buradaki "almak" fiili; " alıp , ezmek" anlamında ...
wv muhabirini yere yatırıp, ensesine çökerek (sahil yörelerinde herhangi bir marinaya çökmek anlamında değil, insan boynuna diz dayayarak nefessiz bırakmak şeklinde uygulanıyor, son örneğinde, ABD'de bir renkli yurttaş, aynı yöntemle öbür dünyaya uğurlandı, Floyd vakasından mı esinlendiler, bilinmez ama yöntem bire bir aynı, ayrıca tersten kelepçe de bonus olarak tatbik ediliyor.. (değerli savcılık makamının bu fiili "mala zarar vermek "olarak niteleyip, soruşturma açması da ayrıca kayda değer, fotoğraf makinasını mağdurun boynu ile eşdeğer olarak soruşturma konusu yapmak ve suç unsuru değerlendirmesinde öne çıkarmak, yargı görevi yapan ile güvenlik hizmeti sunan kamu görevlileri arasındaki eş güdümü göstermesi bakımından önemli..!!!
Bu özgüveni gazlı balon gibi şişik polis memurunun, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının kullanılma ölçütlerinden haberdar olmadığı anlaşılıyor, bu hakkın kullanılmasında, ilgili makama sadece bilgi verilir, izin söz konusu değildir, ayrıca hak kullanıcılarını, kamu görevlilerinin, keyfine göre tanzim edilen yerlerde, işbu hakkın kullanılmasına zorlamak, takdir hakkının açık ihlalidir.
Bu hak kullanılırken, şarkı söylenir slogan atılır, güvenlik güçlerinin zevkine göre repertuvar düzenleme zorunluluğu da yoktur.. Bu hakkın kullanımında "ağız" önemli bir enstrümandır, açmadan kullanılamaz, ağzını açanın derdest edilmesi (alınması ) temel hak ihlalidir..
Bahse konu gösteri hakkının kullanan kişiler, polis arkadaşların sevdikleri müziği terennüm etmek için değil , kendince dertlerini haykırmak için oradaydılar..
Kamu görevlisinin "ağzını açanı alın" tahkiri, "haksız tahrik" in bütün unsurlarını taşır, kamu görevlisi vatandaşın neresini ne zaman açacağı konusunda komut veremez( avret yerleri hariç)…
Sokaktaki yurttaşı keyfine göre "alan" güvenlik görevlisinin, gürültüden şikayet eden ev ahalisini de "alma" teşebbüsü, sözün bittiği yerdir, sonu nereye varır bilinmez..
En son , "alınan" bir görevlisini araştırmak için gittiği polis merkezinde- bir vatandaş- hayatını kaybetti..
Sonuç olarak "alma" konusunda , vatandaşa daha yumuşak davranmakta fayda var, olmadık kazalar olabilir..
Hakkını yememek lazım, bu genç arkadaş, bilmeden ,- liberal destekli- bugünkü "ileri demokrasiyi" de üç sözcükle özetledi..
Bir başka "alma" fiili , Cumhurbaşkanı tarafından dile getirildi, ve uluslararası tahkim merkezlerinin, herhangi bir nedenle önlerine gelen uyuşmazlıklarda, müteahhit haklarını Türkiye'den "söke"-"söke" alacakları iddiasında bulundu..
Son dönemlerde, el senedi ile köy merasından tarla satar gibi düzenlenen, -Kamu Özel Sektör İşbirlikleri sözleşmeleri- özellikle" garanti ödemeleri " ile alakalı olarak gündemde..
Bu sözleşmelerde , ihtilaf doğunca , zorunlu çözüm merkezleri olarak ; -Londra Tahkim Müesseseleri-, gösteriliyor, ..
Cumhurbaşkanının akıldanelerinin , bu şart sözleşmeye yazılınca , Uluslararası Tahkim Merkezlerinin otomatik olarak , müteahhit haklarını Türkiye'den tahsil edeceğine ikna ettikleri anlaşılıyor..
Kamu özel işbirliği sözleşmeleri , uluslararası hukukta , yolsuzluğa açık projeler olarak gözlem altında..
Tartışmalı, şaibeli ihale süreçleri,, sözleşme süreçlerindeki katı vade düzenlemeleri, esnek sözleşme avantajı konusunda kamu yararının değil, müteahhit tarafın gözetilmesi..
denetlenemezlik ve hesap verilebilirlik konusundaki zaaflar ve en önemlisi "siyasetin finansmanı" ile ilişkilendirilmeleri, adı geçen sözleşmelerin , geçerliliği konusunda hukuki zaaflar taşıyor...
Özetle, "hakeme gideriz , "söke söke alırız" mantığı, hukukun ince ayarları karşısında- ham hayaller olarak kalma potansiyeli taşıyor..
"Söke söke" veya "öpe öpe" almak yanında , uluslararası hukukun kuralları geçerli..
Sonuç olarak "almak" konusunda , dikkatli olmak zorunluluğu var..


Özlam Genç