Kavala davası, Dreyfus davası, Emil Zola, Orhan Pamuk..... - 29/11/2021 |
|||||||||
Tweetle |
|||||||||
Osman Kavala "casusluk suçlaması" ile tutuklu yargılandığı davanın son duruşmasında da tahliye edilmedi.
AİHM'nin tutukluluğun mahkumiyete dönüştüğü bu süreç ile ilgili verdiği karara rağmen, tutuklu yargılamada ısrar, yargı görevini uluslararası sözleşmelere aykırı olarak kullanmak fiilini oluşturma potansiyeli taşıyor.... Anayasa m. 90/5 f. ile; usulüne göre onaylanmış uluslararası sözleşmelerin üstün nitelikli norm olduğunu düzenlemiş bulunuyor.. AİHM hükmü ve de Mahkeme Başkanının son iki celsede karşı oy mütalaasına rağmen, tutukluluğun devamı yönünde ısrar, yargı bağımsızlığı ile değil, ancak , "yanlış hükümde direnmek "ile açıklanabilir, bu tasarrufun denetimi, sadece Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin değil, aynı zamanda HSK' nun da görev tanımı kapsamındadır. Mahkeme heyetinin tutuklu yargılama ısrarı konusunda çoğunlukla aldığı karar, hukuk sistemimizde Anayasal hüküm ve de uluslararası sözleşme hükümlerini aynı anda ihlal etmekte ve "görev kusuru" sorumluluğuna , HSK' nu da dahil etmektedir. Casusluk suçlamaları, tarihsel perspektiften de bakılınca "siyasi" dozu ağır basan soyutluk potansiyeli taşımaktadır. Maddi delillerin yeterli olduğu ahvalde, CK 228 kapsamında hüküm tesisi için, yaklaşık 5000 günlük bir tutuklu yargılama süresine ihtiyaç olmadığı açıktır. Yargılamayı, AİHM kararına rağmen tutuklu sürdürerek "ekşi hamur" misali zamana yaymak, yargı kalitesi bakımından da arzulanan bir sonuç olmasa gerektir.. Bahse konu olarak binlerce sayfa içtihat üretmiş Türk yargısı, bu yargılamayı yeterince çabuk ve adil olarak sona erdirecek ehliyete sahiptir. Benzer bir yargılama, 1890'larda Fransa'da yaşanmış, ve Dreyfus isimli bir Yüzbaşı Almanya hesabına- yetersiz delil imal edilerek- casusluk suçlaması ile yargılanmış ve rütbeleri sökülerek mahkum edilip -Şeytan adasına- cezasını çekmek üzere gönderilmişti. Mahkumiyeti çekerken, dünyaca ünlü Fransız yazar Emile Zola; bir gazetede tam sayfa "itham ediyorum" başlığı ile, cumhurbaşkanına açık bir mektup yayınlamış, kamuoyunun dikkatlerinin - adil olmayan-yargılamanın üzerinde yoğunlaşmasını sağlamıştır. Kamuoyu baskısı ile yeniden yapılan yargılama sonucu, müebbet hapis yerine -bu defa - 10 yıl hapis cezası verilmiştir, Ancak, artan kamuoyu baskısını hafifletmek için çıkartılan af kapsamında Dreyfus salıverilmiş , orduya dönmesi kabul edilmiştir. Sonuç olarak, yargılamadaki aksaklık bir ölçüde de olsa telafi edilmiştir. Bizim dünya çapında, Nobel ödüllü yazarımız, Orhan Pamuk hakkında- Atatürk'e hakaret suçlaması ile- kamu davası açıldığı biliniyor. Adalet Bakanlığı, Pamuk hakkındaki yargılamayı önlemek için, Yargıtay'a - Kanun Yararına- bozma- başvurusunda bulunmuş. Adalet Bakanlığı'nın hassasiyeti, Orhan Pamuk gibi bir değerin yargı önünde hırpalanmaması nedenine mi yoksa, Atatürk'e hakaret konusunun önemsenmemesine mi dayanıyor, bilinmez.. Ama, kendisini "yargılamadan münezzeh " bir konuma aldığı da bir gerçek.. Kavala ise sadece, adil yargılanma konusunda, AİHM kararı doğrultusunda "tutuksuz yargılanma hakkı" peşinde, herkes kulağının üstüne yatmış gözüküyor.. Halbuki, Orhan Pamuk, Kavala davası ile ilgili, Cumhurbaşkanına - tam sayfa - suçlamayı geçtik, bir endişe mektubu kaleme alsa, Emile Zola'ya, yüzyılın ötesinden zarif bir selam göndermiş olmaz mıydı.. !!!! Sevim Serengil |
|||||||||
|