Katili kendi davasına "YARGIÇ" yapmak. - 07/04/2022 |
|||||||||
Tweetle |
|||||||||
İki uçak dolusu katil İstanbul'a geldi, aralarında, kasap, adli tıpçı gibi hedef kişiyi, kesip parçalara ayıracak ihtisas sahipler de vardı...
İşlerini tamamladılar, aynı uçaklarla döndüler. Kurbanın izi dahi bulunmadı, rivayet o ki, parçalara bölüp yanlarında götürdüler.. Kurban, rejim muhalifi bir suud vatandaşı, uluslararası medya dünyasında tanınmış bir kimlik.. Suud rejiminin niteliği biliniyor, kendi içinde değil, yeryüzünde , herhangi bir yerde, muhaliflerine yaşam hakkı tanımayan bir uygulama sicili var.. Cürete bakın ki, adamlar , ellerini kollarını sallayarak, diplomasi tarihinin en cüretkar cinayetlerinden birini Türkiye de işlediler.. Diplomatik dokunulmazlık taşıyan bir mekanda bir muhalif gazeteciyi vahşice katlettiler. Devlet yetkili ve sorumluları, bu cinai operasyon esnasında ne yaptılar sorusu, boşlukta sallanıyor. Herhangi bir ülkeden iki uçak dolusu katil, Suudi Arabistana gidip herhangi bir diplomatik misyonda, bu kadar rahat, et mangal yapabilirler mi, şüpheli, duman çıkarıyorsunuz koku yayılıyor diye ikaz ederler..!! Sonradan anlatıldığına göre , geldikleri andan itibaren izlenmişler, hatta, Konsolosluk alanında dahi kayda alınmışlar.. Niyet sorgulaması yapılamaz, konsolosluğa girişte müdahale edilmemesi anlaşılır, ama çıkış ve ülke hava sahasını terkedene kadar (yargı yetkisi) müdahale edilemezmiydi..?? Kurbanın, iktidar partisinde üst seviyede yakınları olduğu bilgisi de var.. Dünyanın en karanlık rejimlerinden birine muhalefet eden bir üst seviye gazetecinin , hangi güvence ile kahve dünyasına gider gibi -canilere boynunu uzattığı- da ayrı bir muamma..!! Nişanlısı kapıda beklemiş, iki tane belge almak için girip, bir daha çıkmayan hayat arkadaşını neden merak etmemiş, veya etmiş de ne yapmış..!! Konsolosluk ilişkileri Hakkındaki Viyana Sözleşmesi'nin ; kuvvetli suç şüpheleri halinde diplomatik dokunulmazlığın esnetilebileceğine dair hükümler içerdiği biliniyor. Velhasıl, hedefteki gazeteci korunamadı. Sonrasında , yargı safhası başladı, Cumhurbaşkanı , dünyayı ayağa kaldırdı, "elindeki suç dosyasını suud rejim ile paylaştığına dair beyanları sosyal medyada, katillerin cezalandırılması için, uluslararası örgütler de bilgilendirildi.. 26 kişinin yargılandığı davada yol alınamadı, caniler ve iltisaklıları için çıkarılan kırmızı bültenlere itibar edilmedi.. Sonunda, yeni ve mükerrer Adalet Bakanı, kendisinden davadan vazgeçme için mütalaa isteyen Savcıya ruhsat verdi, yargılama durduruldu, dosyanın suud yetkililerine devredileceği açıklandı. Bir kısım hukukçu hemen yapılan işlemin doğru olduğunu ileri sürdü, CK ve CMK 'ndaki " usuli hükümlerin durmasına dair " hükümlerinin müphem olduğunu ve yargı yetkisinin "egemenlik hakkı" olarak devredilmemesi gerektiğini ileri sürenler de var.. Ceza hükmü verilmemesi halinde , davanın tekrar Türkiye'de derdest hale geleceği - devredilen yargı yetkisinin "otomatik"geri döneceği- ümidini beyan ederler dahi bulunuyor.!! "biz yapamadık, size devrettik, siz de "şeyini çıkarttınız", biz tekrar ele alıyoruz" denecek, herhalde !! Egemenlik hakkı olarak yargı yetkisinin devrinin yaratacı sakıncalar bir tarafa, ama , rejimin karakteri nazara alındığında, dava dosyasını devretmek, en hafif tabiri ile " tilkiyi kümese bekçi yapmak" gibi...!! Fazilet Vefalı |
|||||||||
|