akp ve destekçileri milli güvenlik kurulunu başından beri anti demokratik bir kurum olarak ve özellikle de bir vesayet aracı olarak kabul ederlerdi..
Zamanla yapısında ve fonksiyonunda mahiyet değişikliğine gidildi ama periyodik toplantılar halen önemini koruyor..
Komutanlar, Bakanla,r Başbakan ve Cumhurbaşkanı yüksek bürokratların katılımıyla toplanıp uzun uzun memleket meselelerini görüşüyorlar..
Son görüşme de 6 saat sürmüş, cemaat denilen yapı ve bu yapıya isnad edilen dinlemeler masaya yatırılmış. Çıkan sonuç enteresan, devlet ricali ile ilgili dinlemelerin sadece bu cemaatin işi olamayacağı başka teşkilatların da işe müdahil olduğuna karar vermişler.. Devletin tepesi derin yapı ile meşgulken, terör örgütü askerleri kaçırmış ve haber alınamıyordu.. Her nedense, arama işini örgütün siyasi kanadından siyasetçiler üstlenmiş, onlar da askerleri bulup Liceye getirmişler..Hükümet ve komutanlar ile örgütün siyasi kanadı arasında bir iş bölümü mü var?, sorusu akla geliyor.. Anlı şanlı paşalar cemaat derdine düşmüşken sınırlarımız içinde kaçırılan askerleri kaçıranlar maytap geçer gibi kendi siyasetçilerine teslim ediyorlar.. İşin zilleti rezaleti bir yana da, dünün vesayet kurumu, hükümetin gündemini takip ederken, cemaat yapılanmasının bu işleri tek başına kıvıramayacağını anlamış da, tek bir bavul, bir kaç el bombası, bir kaç kullanılmış lav silahı ile hükümete darbe komplosu ile yüzlerce general seçkin subay tasfiye edilirken, bu herzeleri kimlerin yediğini gündem maddesi yapmamış.. Unuttular herhal.......

Zehra Hünalp