Bölgenin tampon ülke adayı Türkiye ile AB kodamanları ,"mülteci sorunu"gündemli toplandılar.. Uzun zamandır, değişen mevsimlere rağmen, kış uykusuna yatırılan AB müzakere sürecinin ,"toplantı menüsüne" sos dahi olamadığı anlaşılıyor.. Konsey Başkanı,Komisyon Başkanı ve Başbakan, basına yaptıkları açıklamalarda, farklı diller kullanarak sohbet eden insanlar görüntüsü verdiler, Başbakan, umutlu ve heyecanlıydı %49'5 halk desteğini koç başı gibi kullanarak, AB surlarında gedikler açmaya çalıştı., AB kodamanları ise, gerek vize muafiyetleri konusunda gerekse yeni başlıkların açılması konularında ,Başbakanı düzeltme telaşı içinde göründüler ve sürekli "temel kriterlere" atıfta bulundular.. Geri kabul anlaşması da Türkiye'nin üzerinde, mülteci krizi süresince, her yana çekilecek bir enstrüman olarak kullanılacak gibi..Yılmaz Güney'in bir filminde, Almanya'ya işçi olarak kabul edilecek olanların sağlıklı olması zorunluluğuna dokundurmalar yapılırken, "dişlerimize kadar muayene ediyorlar" serzenişleri yapılıyordu, 40 yıl sonra mülteciler için hangi ölçüler konulacak yakında ortaya çıkar.
İçerdeki müzakere sürecine ağırlık verip, AB müzakere sürecini askıya alan iktidar , bu süreçte ihanete uğrayınca,"mülteci krizinden de yararlanarak, içerdeki müzakereleri askıya aldı, yerine, AB müzakerelerini ikame etmek istiyor gibi. AB, mülteci krizi doğunca, takındığı ilkesiz ve sadece yararcı tutumla ,kağıt üzerinde olduğu ölçülerde, ciddi bir uygarlık projesini, hayata geçirebilecek evsafta olmadığını gösterdi. Türkiye, artık sadece kendi kriterlerini uyguluyor ve giderek daha öngörülemez bir düzende ilerliyor, son bir kaç günde olanlar ortada. Pazar günkü, mülteciler toplantısı'nın sıradan bir -mülteci başına maliyet - pazarlığından başka bir şey olmadığı anlaşılıyor, Kumsala vuran çocuk bedeni üzerinden "hangi uygarlık" diye sessizce haykıran Ayla Kürdi'nin mazlum masumiyetinden, dahi bir insanlık dersi çıkaramayanlar ile ancak bu tarz pazarlıklar yapılabilir, olabildiğince maliyeti yüksek tutmakta fayda var.

Kerem Görgülü