Mevcut küresel düzen, küresel adaletsizlık üretiyor.
Küresel adaletsizlik ile terör arasındaki ilişki açığa çıkıyor ve terör küreselleşiyor.
Ortadoğuya müdahale, yalama olmuş küresel sistemin çivilerini yerinden oynattı.
Küresel kodamanlar, güç ve çıkar politrikalarını meşrulaştırmak için "insancıl müdahale" kavramını 19 yy'da sisteme soktu.
Arap Baharı'nın ilk izleri Osmanlı topraklarına yapılan müdahalelerde görülür.
1860'larda Fransa'nın Suriye seferine de ahlaki (vicdani) ve hukuki kılıf olarak, "insancıl müdahale" kavramı öne çıkarılmıştı.
Bugün, "Arap Baharı" olarak ambalajlanan, müdahale süreçlerinde, devletlerin egemenlik alanları yok sayılır ve küresel sistem kendi normlarını dayatır.
Temel motivasyon budur, "insancıl" sonuçları ise, Ege'de, Balkanlarda açlık ve ölüm olarak, tarihin arşivlerine intikal etmektedir.
Bu tip müdahaleler ile, Ulusalüstü İnsan Hakları bakımından ciddi bir zıtlık ortaya ortaya çıkmaktadır.
İnsancıl müdahale gerekçesiyle yapılanlar, Uluslararası İnsancıl Hukuku yok etmektedir.
Uluslararası İnsancıl Hukuku ihlal edenleri yargılamak için tesis edilen Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin yargı yetkisi, başta ABD olmak üzere, küresel sistemin, bazı kodamanlarınca kabul edilmemektedir.
Uluslararası Ceza Mahkemeleri, (Nürnberg'den bu yana, geçiciler ve La Haye olmak üzere) yenilmişleri ve iktidarlarını kaybetmişlerini yargıladı.
Mahkeme, son olarak, eski Yugoslavya topraklarında işlenen hak ihlalleri ile ilgili yargılamasında,insanlığa karşı ağır suç tespitlerinde bulundu ve mahkumiyet kararı verdi.
Bugün, küresel terör yoluyla masumlara ödetilen bedelin asıl sorumlusu, uluslararası hukuku kendi çıkarlarına alet edenlerdir.
Küresel adalet ancak, gerçek suçlulara bedel ödetildiği zaman gerçekleşir, Faillerin, yargıç, mağdurların, suçlu, olduğu düzenlerde, küresel terör, kendi adaletini dayatmaya çalışır ve bedelini, bütün insanlık öder.

Hale Gönlübol