7 Ağustos'ta Yenikapı'da millet, milli iradenin asli sahibi olduğunu ve hakimiyet-i milliye'nin görev bilincinde olduğunu dosta düşmana gösterdi.
Milli şuur'un , milletin genlerinde var olduğu, ve şartlar gerektirdiğinde, hiçbir hesaba gelmeyecek derecede bir feraset ile harekete geçebilmesi, kurtuluş/istiklal savaşı da nazara alınınca,Türkiye sosyolojisinin, tartışmaya kapalı bir gerçeği...

15 Temmuz kalkışmasında, iktidar ve muhalefetin, milli haslete uygun/ortaklaşa tepkiler vermesi, demokrasi şuuru bakımından da gelecek bakımından da, ümit verici.
Darbe kalkışmasında, her türlü silaha vücutlarını siper edenler ve aynı duyguda olanlar, Yenikapı'da, uçsuz bucaksız gelincik tarlalarını andıran bir dayanışma resmi ortaya koydular.
Demokrasi ancak dayanaşabilen sosyolojilerde gerçekleşebilir, gelişebilir.

Son gelişmeler de gösteriyor ki, Türkiye'nin sosyal dokusunu tehdit eden unsurların, bu seviyelede güç ve cüret devşirmesi iüzerine düşünmek zorunluluğu, ihmal edilemez boyutlarda.

Genelkurmay Başkanı, konuşmasında, emir komuta kademesinde ortaya çıkmış olan hasara işaret ederken, aynı zamanda üstü kapalı bir özeleştiri de yapıyor... Bu sadece, bugünün Genelkurmay Başkanı bakımından değil, önceki komutanlar bakımından da "sorumluluk"larının gereği...

Sadece bu insaniyetini kaybetmiş unsurlara lanet okumak yetmez, ordu'nun dokusunun bu hale gelmesinde kimler hangi derecede "müsebbib", ortaya çıkarılması gerekiyor.
Hala sistemde, yüksek oranlarda, bu unsurlardan bulunduğu, eski komutanlarca( fetö darbesine maruz kalmış..) ileri sürülüyor.
Aynı durum, siyaset, iş alemi, v.d yapılar bakımından da söz konusu.

Hangi nedenle olursa olsun, toplumun dokusunu ve devletin genetiğini bu derece etkileme potansiyeli taşıyan bu yaygınlaşmanın, "topoğrafya"sını milletin önüne koymak,, ülkenin bekası bakımından kaçınılmaz bir görev olarak ortada duruyor.

Safiye Songül