Dışişleri Bakanı çok hareketli bir diplomat profili çiziyor. Dünya da ihtilaf baş gösteren her yere en önce o gitmek istiyor. Gittiği yerlerden veya dönünce konuyla ilgili ,ilgisiz iddialı laflar ediyor. Oyun kurucu dış politika misyonunu savunuyor,kendisinin de dolaylı olarak bu tip politikanın bir aktörü olduğunu ihsas ettiriyor. Uçağında gezdirdiği gazeteciler de - son zamanlarda bazı tuhaflıklar sezip frene basmış olsalar da- bu havaya kendilerini kaptırmış vaziyette veya kendilerince gaz veriyorlar.
Sivil hayatta akademisyen olarak çalışmış,Malezya da bir Üniversite de ders vermiş. Stratejik Derinlik isimli bir kitabı var, bu kitapta ,küresel ve bölgesel planda kendine özel tezler ileri sürüyor, havza politikalarında Türkiye'nin rolü konusunda ,Türk dış politikasında bu güne kadar dillendirilmemiş yaklaşımlar gösteriyor. Dünya da gitmediği ülke ve elini yakalayıp kurban pazarlığı yapar gibi uzun uzun sallamadığı politikacı yok gibi.Sürekli gülen yüzü de cabası,üzüntülü hali yok gibi taziyede bile hep güleç. Başbakan altına bir uçak vermiş, dünyanın bütün sorunlu bölgelerine uçuyor ve kendi tezleri ile çözümler teklif ediyor. Dış politika konusunda Başbakanın güvendiği isim ama,Annan Planından,Ermeni Protokollerine, komşularla sıfır sorundan , Suriye'ye demokrasi getirirken uçağımızın düşürülmesine kadar öngörüp te tutturduğu bir hedef yok... Suriye uçağımızı düşürdü diye basın toplantısı yaptı ve detay verdi, "uluslararası sularda füze ile ve hasmane bir amaçla uçağımız düşürülmüştür " anonsunu yaptı,arkasından bir dizi temas yaptı,dünyayı ayağa kaldırdı, sonuç ta sıfır oldu,kimse beyanlarına itibar etmedi,Rusya ,''yanlış biliyorsun,gel sana doğru bilgi verelim'' dedi, en son,Rusya ve Çin'e sataştı ve Suriye ye destek verdikleri için uluslararası camia tarafından izole edilmelerini istedi, Rusya ve Çin, BM , güvenlik Konseyinin veto yetkisi olan iki üyesi,bu iki devlet hakkında ithamda bulunurken ,bir dışişleri bakanı nasıl bu kadar pervasız olabilir,akıl alır gibi değil. Dışişleri Bakanı Uçağımızın düşürülmesi konusunda yalpa yaparken mevzuya Genelkurmay Başkanı girdi ve Sayın Bakanın tam tersine "uçak enkazında yanıcı parlayıcı element tesbit edemedik,füze ile düşürülüp düşürülmediği kesin değil " dedi,ayrıca,bu açıklamasında,"Suriyenin düşürdüğünü iddia ettiği " sözcüklerine yer verdi ve kafaları büsbütün karıştırdı,Dışişleri Bakanının beyanlarının taban tabana zıt açıklamalarda bulundu... Sonuç olarak, bu iki yüksek görevlinin kamuya açık beyanlarından sonra ,uçak düştü mü?, düşürüldü mü? düşürüldü ise hangi silahla düşürüldü,karasuları içinde mi uluslararası sularda mı düşürüldü soruları cevapsız kaldı. Bu kadar zaman sonra eldeki bulgular bunlar. Bu beyanlar, belki,dışişleri bakanının çok önem verdiği körfez ülkelerinde,Sudanda ,Suudi arabistanda normal sayılabilir, kim vurduya gidebilir ama, çok eski bir dış politika geleneği olan ve ne yazık ki bu dışişleri bakanı zamanında iyice çaptan düşmüş diplomatlarca yönlendirilen T.C Dışişleri Bakanlığına yakışmamaktadır. Genelkurmay Başkanı da , Uluderede ne olduğu anlaşılamayan bombalama olayından bu yana,düşürülen uçağımız dahil, beyanları ile tereddütlere neden olmaktadır.. Ülkenin içinden geçtiği günlerin önemi bakımından, bu iki yüksek kamu görevlisinin ,durumlarını gözden geçirmelerinde fayda değil zaruret bulunmaktadır, bu kadar komplike ve riskli operasyonların bu kabiliyetteki görevliler tarafından yürütülmesinin doğurduğu mahzurlar ortadadır. İstifa geçerli ve onurlu bir tavırdır, herkesin bu çaptaki işlerin altından kalkması beklenemez,zararın neresinden dönülürse kardır...
Ayrıca, maazallah ya uçağımız arıza sonucu düştüyse? Düşünmek bile istemiyorum. Halimiz nice olur sonra?

Ercan Erdem