Çoğunluk olarak giderek ağırlaşan bir "tedirginlik" halindeyiz... İktidara yakın kamuoyu yapıcıları, yeni bir parçalanma senaryosu üzerinden toplumu sürekli alarm düzeninde tutmaya çalışıyorlar. Benzetmeler dehşet, Moğol istilaları, Haçlı saldırıları, yeni bir Sykes - Picot tezgahı. Karşı karşıya olduğumuz tehlikelerin vüsati ancak bu örneklerle ifade ediliyor.

İkazlarına göre, bu sefer sadece dış düşman da değil, ne olduğu tam anlaşılamayan ama içerde büyümüş, her tarafı sarmış, dev bir ahtapot da ülkeyi yutmaya çalışıyor. Tam bir kuşatılmışlık haline dikkat ekiyorlar.
Yıllardır terör yoluyla kan döken örgütle "bir'e kadar kırma "üzerine bir mücadele var.

Ekonomideki daralma, olağanüstü önlemlerle aşılmaya çalışılıyor, medar-ı maişet motorunu döndürmenin de giderek zorlaştığı bu ahvalde, dışardan saldırı tehditleri, içerden darbe teşebbüsleri derken, insanımızın sinirleri alt üst...

Elektrikler kesilince, darbe mi oluyor kaygısıyla, kazma kürek Valilik makamına yürüyor; indi-bindi münakaşasında, hareket halindeki metrobüsün şöförünün kafasına şemsiye ile vurup, trafiği cehenneme çeviriyor... Kıyafetini beğenmediği, korumasız bir genç kızın suratına tekme atıyor... Yansıyan örnekler bu seviyelerde.

Türkiye'de iktidar ile ilgili bir istikrar sorunu yok, muhalefet çoğunlukla, "beka" sorun olunca yardıma hazır... Milletin sinir uçlarını rahat bıraksınlar. Biraz "sükun" ihtiyacı var...


Kanat Karaçam