Kanun ve Ceza Adaleti - 03/11/2016 |
|||||||||
Tweetle |
|||||||||
Darbe kalkışması sonrası ortaya çıkan beşeri, manevi tahribatın boyutlarının "kalkışma" eylemini ve "dayanak" olabilecek fiilleri, yeni bir ceza tertibi ile karşılamak ihtiyacını doğurduğu anlaşılıyor.
Bu zor dönemde" ceza adaleti"ni sağlamak, önem kazanıyor. "Merhamet adalet değildir" sözü; adalet ve merhamet arasındaki bir bağın bulunmadığını ve kurulmasının da mümkün olmadığını ifade eder. Buna mukabil, insaf ile adalet arasında olması gereken rabıta, adalete hizmet eden kanun ile değer kazanır..Sadece kanun, bizatihi adalet değil, adalet'in hizmetinde bir vasıtadır. İdam cezasının tekrar sisteme girip, geriye dönük uygulanmasının önünde, "zaman" bakımından, hukuki imkansızlık engeli bulunuyor. "Hukukta formül bitmez"yaklaşımı , Ceza Kanunu'nun tatbikinde ,telafisi imkansız, keyfiliğe müncer olma tehlikesi taşır. Ergenekon davalarındaki mebzül miktarda adaletsiz uygulama hafızalardadır. Ülke insanının kitlesel olarak katledilmesi üzerine duyulan hiddet haklıdır. Fakat, hiddete bürünmüş adalet,hakiki adaletin tesisi bakımından adil bir yol gösterici olmayabilir. Kollektif bir peşin hükmün siyaseti zorladığı anlaşılıyor. Siyasete göre adalet tehlikeli bir karışımdır. Adalet aynı zamanda siyasi bir meziyettir. Siyasetin görevi, "gösteri adaleti" değil, "hakiki adaleti" tesis etmektir. Unutulmaması gereken, Duverger'in ifadesiyle hatırlayacağımız gibi "Adaletin bulunmadığı bir ülkede herkes suçludur"... 15 Temmuz'dan sonra,viçinden geçilen hassas dönemde, Adalet'e bir mum yakmak için; Prof.Dr. Faruk Erem'in Diyalektik Açısından Ceza Yargılaması Hukuku eserinden alıntılanmıştır. Kevser Gönülden |
|||||||||
|