28 Şubatta, mevcut iktidara, tank paletleri üzerinden balans ayarı yapanlar, süreci 1000 yı süreceğini iddia etmişlerdi..
İktidar ve destek bölükleri, bu lafı çok kullandılar, makara yaptılar, hele, 28 şubat "demokrasi" yargılamalarına konu edilince, ağızları kulaklarında, demokrasi güzellemeleri yaptılar, askeri vesayetin tarihe karıştığını iddia ettiler, müebbet mahkumiyetler çıkınca da, dillerine pelesenk ettikleri, asude bir bahar ülkesi gibi tahayyül ettikleri "demokratik düzende" son merhaleye yaklaşmış olduklarını sandılar.
Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığı yarışında, çatı adayı olma ihtimali, siyaseti hareketlendirdi. Arayışlar sürerken, Abdullah Gül'ün bahçesine, bir helikopterin indiği, içinde en yüksek rütbeden bir askerin ve külliyenin sözcüsü bulunduğu, Gül'ün bu arkadaşlar tarafından "ikna edildiği..!! "ve adaylıktan tornistan ettiği dedikodusu yayıldı, bu güne kadar da yalanlanmadı..
Bu manzaraya bakınca, 28 şubatın 1000 yıl süreceğini iddia eden komutan haklı çıktı gibi!!
Demokrasi'nin "Gül bahçesine", asker indirmek ile, Milli Güvenlik Kurulunda, sivil iktidara bildiri dikte etmek arasında ne fark var..!!
Seçme seçilme hakkı, uluslararası sözleşmelerle garanti altına alınmış anayasal bir hak.
Emrinde silahlı kuvvetler bulunan muvazzaf bir asker ile, bu askere harekat emri verme konumundaki en üst sivil iktidarının sözcüsünün, hangi saik ile olursa olsun, sivil siyasete dahil olması, demokrasiye müdahale potansiyeli taşır.
Seçilmişlere asker müdahale edince, "askeri vesayet" oluyor..!!
Seçimlere asker sivil koalisyonu müdahale eder görüntüsü ortaya çıkınca, demokrat taife , buna ne "ad" veriyor..??!!
Türkiye'nin demokrasi pratiğinde örneği yok, yeni bir terminoloji icad etme zamanıdır..


Büşra Kargülü