SİLAHLARIN EŞİTLİĞİ/ADALET SİSTEMİMİZ ÜZERİNE 2 - 28/01/2012 |
|||||||||
Tweetle |
|||||||||
İstanbul, 27 OCAK 2012
Dünden devam ADALET SİSTEMİMİZ ÜZERİNE 2 1.Noktayı yukarıda (önceki yazımda) biraz değerlendirdim. Ancak şunları eklemek isterim; Yukarıda bahsettiğim Anayasa Mahkemesini gözlemlediğim sürecin başlangıcında Sayın Baş Savcı İddianamesini oturarak okumak isteğiyle heyetten izin istedi. Ancak Mahkemenin o günkü başkanı buna izin vermedi. Bunun üzerine Sayın Savcı karar gününe kadar aylarca bir daha celselere uğramadı (Kanımca kırıldı). Bu noktada ki kişisel değerlendirmeleri sizin hayal gücünüze bırakıyorum. Ancak bugüne geldiğimizde bir şey görüyoruz. Anayasa Mahkemesi yeni bir binaya taşınmıştır. Bu binanın dış görünüşündeki Adaletin nasıl tecelli edeceği izleniminden çok içerideki Savcılık Makamının oturduğu yerin Avukat seviyesinde olmasını nasıl değerlendirmeliyiz? Bunlardan acaba hangi yaklaşım doğrudur. Kısaca, tespit etmek gerekirse Anayasa Mahkemesindeki fiziki yerleşim mi, Yoksa Diğer Mahkemelerdeki fiziki yerleşim mi doğru dur? Bu soruları çoğaltabiliriz. Fransa da bildiğim kadarıyla bize benzer bir durum var. Lise yıllarımdan bir arkadaşım Strasbourg da AHIM de çalışıyor bu konuyu yıllar önce tartıştığımızda, bu yüzden Fransa Adalet sisteminde ‘’Savcıların Adaleti’’ diye bir tabir’e dikkatimi çekmişti. Bizde bu durumu nasıl adlandırmalı acaba? A) Savcı, Hâkim kol kola. B) Hâkim Savcı işbirliği. C)Yahu ne olacak canım ikisi de devlet tarafında. Diye de düşünülebilir. Galiba bu savcının yeri konusundaki anayasa mahkemesinin yeni uygulamasının nedeni A.İ.H.M'nin içtihatlarında Türkiye’yi de uyardığı, iddia ve müdafaada "silahların eşitliği" prensibine uygunluk sağlamak içindir. Burada hemen işi HSYK’ YA (Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu)Bağlamak geldi içimden. HSYK nın içyapısını ve nasıl çalıştığını tam anlamıyla bilmiyorum. Sadece Basın yoluyla edindiğim bazı bilgiler ışığında bir şeyler yazabileceğim. Şöyle ki, Eğer Hâkim veya Savcı atamaları ortaklaşa bir kurul tarafından yapılıyorsa bu benim anlayışıma göre yanlıştır. Devletin Avukatları ile onların taleplerini yargılayacak kişiler aynı ortam da olmamalılar. Ha bunların hepsini devletin emrinde görüyorsan o zaman tartışacak bir şey yok. Yani düşünün bir Savcı bir noktaya atanacak eğer o atamada bir Hâkim oy kullanacaksa eğer bu bana göre yanlış tır. Esas önemli nokta Yargılayanla Yargılanan aynı yerde nasıl olur olursa nasıl adalet olur? Hâkim yargılayan kişidir. Yani bir konuda Yargıya varacak kişidir. Peki, yargılan kimdir? Bana göre hem savcı hem avukattır. Neden mi? Hâkim hem Avukatın fikirlerini hem de Savcının fikirlerini yargılar ve bir sonuca vararak bir karar oluşturur. Demek ki neymiş Savcının da fikirleri/suçlamaları/iddiaları yargılanmaktaymış yani yargı süzgecinden geçmekteymiş. Eeee bu nasıl iş şimdi yargılayan la yargılanan aynı ortamda. Ayrıca biliyoruz ki Hâkimler Türk Milleti Adına Yargılama yapıyor ve karar veriyorlar. Kararlarında ‘’TÜRK MİLLET ADINA’’ yazıyor. Peki ya savcılar; onlar, Cumhuriyet Savcıları yani Devlet Avukatı olarak suçlama görevlerini yapıyorlar. Devlet, Millet Elele HSYK da peki şu adalet nerede? Ezcümle olarak bu konudaki söyleyeceğim şu; 1-HSYK yı bölün HYK(Hâkimler Yüksek Kurulu) ve SYK (Savcılar Yüksek Kurulu) olarak. Sonra da karışmayın. 2-Savcıları da Anayasa Mahkemesindeki gibi Avukatlarla aynı seviyeye oturtun. Yok, eğer oturtamayız deniyorsa. Düzelmiş olan Anayasa Mahkemesini de tekrar bozun. 2.Noktayı değerlendirmeye başlarsam eğer, konu çok değişik yerlere gidecek. Neden Anayasa mahkemesinde Stenograf kullanılır? Sorusunun cevabında çok şey yatıyor. Yine Amerikan filmlerinden hatırlayalım. Orada da ortada birisi küçük bir aletin başında devamlı tuşlara vurur. Hatta bazen Hâkim kayıtlardan bazı kelime/cümleleri çıkarması için uyarır falan. Yüce Divan sıfatıyla izlediğim Anayasa Mahkemesi celselerinde birkaç stenograf vardiyalı olarak her şeyi yazıyorlardı. Şimdi bu neden Anayasa Mahkemesinde önemli de bir başka ceza mahkemesinde önemli değil? Herhalde Bu durum Yargılananların öneminden kaynaklanmıyor olsa gerek. Bu bir sistemin ADALET denilen kavrama verdiği değerle doğru orantılı olsa gerektir diye düşünürüm. Bir de çok istemem ama acaba derim. Ülkemizde İnsan eğitim düzeyimizin düşüklüğünden veya başkaca nedenlerden midir yargılananların söylediğinin kayda alınmasından çok, Sayın Hâkimin kendine göre yazdırdıkları tutanaklara geçirilir. Artık teknoloji değişti her türlü kayıt alma imkânı var. Bunlar değerlendirilip yargılananların düşünceleri tümüyle kayıt altına alınsa daha adil olmaz mı? Ben hiç özel yetkili mahkemelerde dava izlemedim. Sözlü savunma veya konuşmaların zapta geçirilmesi nasıl oluyor bilemiyorum. Genel de Normal Mahkemeler de Savunmanı yazılı verirsen meramını anlatmış oluyorsun eğer sözlü savunma yaparsan ve bu özetlenirse savunman için kendin bile kuşku duyabilirsin. Bir örnek senaryo çizmen gerekirse, ‘’Sanık, adam öldürmediğini anlatmış ancak Hâkim savunmayı yazdırırken özeti farklı yapmış ayrıca kâtip yanlış yazmış okuyanlar atlamış ve imza altına alınmış.’’ Buyurun bakalım nasıl düzelecek. Tüm bu dediklerim Türkiye insanının tümü içindir diyerek fazla uzatmadan bu bölümü kapatıyorum. Çünkü çok spekülasyona açık bir konu ve çeşitli tartışmalar olabilir. İnsanların cahilliğinden zamanın olamaması gibi birçok neden sayılabilir. Buraya bir de, Sayın eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile yine Sayın Eski Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ’un ne şartlarda; yani Savcı yukarıda, Savcı Aşağıda, Stenolu, Stenosuz vb. velhasıl nasıl yargılanacaklarını da konu edersek yandık. Arkası Sonra… ERCAN ERDEM |
|||||||||
|