ADALET SİSTEMİMİZ ÜZERİNE 3 - 28/01/2012 |
|||||||||
Tweetle |
|||||||||
İstanbul, 28 OCAK 2012
Dünden devam. 3.Noktam ise Mahkemeleri fiziki durumları. Adaletin Önemini ve Yüceliğini bilen ülkelerde neden Mahkeme binaları birer anıtsal binalar gibi olurlar? Bunun nedeni insanların Adaleti hissetmeleri ve güven duymaları içindir. Yüksek merdivenler, sütunlar Hâkimlerin rahat ve her türlü ihtiyaçlarına cevap veren odaları ile bu binalar Adaleti doğru tecelli edeceğinin hissini aşılar insanlara. Bizde bu çoğu Mahkeme binasında ve salonlarında yoktur. Ancak şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Yeni yapılan adliye binaları tam dediğim hisleri veremese de modern olmanın gereklerini karşılar nitelikteler. Bu nedenle bunları yapanların haklarını vererek tebrik etmemiz gerekir diye düşünüyorum. ADLİYE SARAYI! Diye adlandırdığımız eski binalar umarım adına yakışır hale kısa zaman içerisinde getirilir. Ancak Adaleti bu binalar dağıtmayacak, bu binalardaki ortamlarda oturacak Hâkimler rahat ortamlarında korkusuzca yargılamalarını yapacak ve Adalet dağıtacaklar. Esas olan budur. Budur da Hâkimlerimiz bu işler konusunda ehil mi? Galiba burada esas problem başlıyor. Burada Hâkimler açısından ele alınması ve düzeltilmesi gereken çok nokta var. Bunlar, Hâkim ve Savcı maaşları; geçenlerde Sayın Adalet Bakanının katıldığı programdaki söylemine göre 12-15.000 Hâkim ve savcının olduğu yerde 80.000 civarı Avukat varmış. Hâkim Açığını Avukatları bir sınavdan geçirerek kapatmaya çalışacağız dedi. Hukuk mezunları neden ve niçin Avukat, Hâkim veya Savcı olmak ister bu seçimi neye/hangi kriterlere göre yaparlar? Ben bu seçimi ağırlıklı olarak maddi kaygıları göz önüne alarak yaptıklarına inanıyorum. Tabii mesleki kutsallığı göz önüne alıp seçim yapanlar da olabilmektedir. Zaten bu makale de değindiğim konuların tamamında bahsettiğim kesimlerin sadece bir kısmı için düşüncelerimi yazıyorum. Kısaca düşüncelerim herkesi bağlamaz insanlar nitelik ve nicelik açısından durumları lütfen üzerlerine alınmasınlar. Kişi var Hukuk fakültesinden mezun oluyor ve hesap yapıyor; ‘’Devlet bana şu kadar para veriyor, şuraya atıyor, şu kadar mecburi hizmet var, falan filan’’ düşünüyor. Aynı kişi kendi yapısını, girginliğini, suskunluğunu vb. biliyor ve bir karar veriyor. Savcılık veya Hâkimlik sınavına giriyor. Kişi var aynı yoldan geçiyor ve özel sektörde şansını arıyor. Bu durumda, yukarıdaki oranlar belliyken hangi insanların, hangi kabiliyetlerine, eğitim ve sosyal durumları ile maddi durumları hesap ederek seçim yaptıkları bellidir. Kısaca bu oranlarda hangi insani özelliklerin veya hangi özelliklere sahip insanların hangi kısımda olduklarını da bilebiliriz. Bu karışık cümleye şunu ekleyebilirim. Daha birkaç gün önce Bir Avrupalının (A.İ.H.M den) adalet sistemimizdeki iddianamelerin kalitesinin düşüklüğü hakkında fikri yayınlandı. Bu konuyu da değerlendirdiğimizde; Seçimlerin, Kafa yapısı, para, hayata bakış, zekâ ve muhakeme becerisi düzeyleri üzerinden süzülerek yapıldığını en azından ben görmekteyim. Tüm bunlar değerlendirildiğinde Adalet Sistemimizin insan unsurlarının eğitilmesi gerektiğini söylememiz gerekiyor zaten Sayın şimdiki Adalet Bakanı bunu söylüyor. Şunu hatırlayalım lütfen ‘’ Sağlam Kafa Sağlam Vücutta bulunur.’’ Adalet Sistemine uyarlarsak eğer. Binalar ve Kafalar arasındaki ilişkiyi kurabiliriz. Acaba bu sözü kim söylemişti! :) Bir başka laf var yukarıdakine pek benzemese de eklemeden geçemeyeceğim; ‘’Ne kaaa ekmek o kaaa köfte’’ galiba İzmir den. Bazıları böyle diyormuş bu kadar maaşa böyle adalet. Tabii Adalet camiasının çok çok büyük kısmını tenzih ederim ancak bu da akıllara gelecek bir olasılık tır. Bu bölümü de hatırladığım bir anekdotla bitirmek isterim. İnternette dolaşan sözlüklerden birinde ülkemizdeki adalet sisteminden bahsederken Vicdan ve Cüzdan ilişkilerinden bahsederek İngiltere de ki Hâkimlerin ise Maaşlarını Açık çekle aldıkları efsanesinden bahsedilmektedir. Bu efsaneye dayandırılarak şu anlatılır; Günün birinde bir İngiliz Hâkim sistemi test etmek istemiş ve açık çekiyle ihtiyacının çok üzerinde olan diyelim 1.000.000.-Pound çekmiş. Aradan bayağı bir zaman geçmiş ne gelen var ne giden dayanamamış ve parayı iade etmek istemiş, Adalet bakanına çıkmış. Demiş ki ‘’ben çekle 1.000.000.-.-Pound çektim ancak kimse bana neden çektin ne yaptın diye sormuyor.’’ Bunun üzerine Adalet Bakanı Hâkim’e bunu niye yaptığını sormuş. Hâkim sistemi denemek için demiş ve iade edeceğini bildirerek ayrılmış. Ertesi gün Hâkim’e görevden el çektirmişler. Gerekçe şöyle açıklanmış: ‘’ Saygın bir Hâkim devlete güvenmiyor ve onu sınıyorsa, devlet ona asla güvenmez.’’ Güven çok ince bir çizgidir. Onu kalınlaştırarak kırılmasını engelleyen tek şey ‘’iki taraflı’’ olmasıdır. Buyurun bunu istediğiniz yere çekin ve uzatın. 4. noktam Hâkim ve Savcıların genele yakınının asık suratları. Bu konuda fazla bir değerlendirmeye girmek istemiyorum. Ancak işaret etmek istediğim nokta şu; bu asık suratlılık, gülmemek, soğuk davranmak vb. ön yargıya dayalı davranışlarda bulunmak durumu var mı? Bana göre bu meslekleri icra edenlerin bir kısmında var. Bu çoğunluk mu azınlık mı? Cevabı size bırakıyorum. Sorulu bir örnek vererek bunu açıp kapatmak isterim. Bir Bayan Sayın Hâkim bir tespit davasında gittiği yerde ayakta beklerken kendisine uzatılan sandalye ye niye oturmaz. Veya bir Hâkim’e soru sormak isterseniz sizi neden tersler? Düşünüyorum ki ‘’Mahalle Baskısı’’ sonucu bu kişiler yüzlerine birer maske takmak zorunda kalıyorlar. Aksi halde, halkımız ‘’ya o kişi de şunun adamıymış veya bu şuna iyi davranıyor altında bir şeyler vardır’’ şeklinde düşünebilir. Adalet sadece Ceza davalarında yok veya var değil tabii ki ileride İdare Mahkemelerinde ve normal mahkemelerde verilen bazı çok komik kararları da anlatmaya çalışacağım. AHIM kararlarının uygulanmaması veya takip edilmemesi ayrı bir tartışma konusu. Ezcümle, maalesef Adaletimiz Topal ördek gibi. Bu Adalet sistemiyle hiçbir yere varmamız mümkün değil zaten Demokrasiye bir türlü ulaşamıyoruz. Ulaşsak ne olacak ADALET olmadıktan sonra. ERCAN ERDEM |
|||||||||
|