SN. İMAMOĞLU MU SN. CUMHURBAŞKANINA YOKSA SN. CUMHURBAŞKANI MI SN. İMAMOĞLUNA KARŞI? - 03/05/2019 |
|||||||||
Tweetle |
|||||||||
31 Mart 2019 seçimlerini Sayın İmamoğlu, Sayın Cumhurbaşkanına karşı kazandı. 3 nisan da "EKREM İMAMOĞLU ve YAVUZ HIRSIZ" ve 16 Nisan da "KILIF" başlıklı yazılarımda seçim sonrası yapılmak isteneni anlatmaya çalışmıştım. Malum, birileri kararı verdi, düğmeye bastı ve iptal senaryoları yazılarak işin son aşaması olan gerekçelendirme kaldı. Savcılıklar fellik fellik delil arıyorlar. Yani malum kurul, gerekçeli kararının altlıklarını hazırlatıyor. Televizyonlarda, yazılı basında, 31 Marttan beri o koca koca insanların tartışmaları, özellikle sızdırılan yemleri değerlendirmekle sınırlı kalıyordu ve tüm bu bilgi kirliliği ve yemlemeler belli kararın hazırlanması sürecine kaymak sürmekten ibaretti.
Gerçek hukukçulardan öğrenebildiğim kadarıyla 31 Mart seçimlerinin iptali ancak ve ancak seçimde işlenen bir suç veya suçların tespiti ve ispatıyla olabilir. Şimdilerde yapılan, güya bu suçun veya suçların, varsa örgütünün açığa çıkartılmaya çalışılmasından, yani delillendirilmesinden ibarettir. Bu duruma göre karar gerekçelendirilmeye çalışılmaktadır. İnşallah yanılırım. Belki de, bilmediğim sağlam hukukçular kalmıştır ve onlar bu duruma engel olabilirler. AKP Genel Başkan Yardımcısı, yani Sayın Cumhurbaşkanının parti işlerindeki yardımcılarından birisi olan Sayın Ali İhsan Yavuz'un veciz deyişlerinden birisindeki "Bu işleri CHP yaptı demiyoruz. Ama CHP nin işine yarıyor" açıklaması gibi bu yemlemeleri AKP liler yapmıyor, ancak AKP nin işine yarıyor şeklinde veciz bir açıklama yapamayacağım nedense. Aslında İstanbul seçimlerinde başından beri Sayın İmamoğlu'nun rakibi, başlıktaki gibi Sayın Cumhurbaşkanıydı. Bu iki kişiliğin değişik özellikleri vardır. 1994-1999 ve 2014-2019 dönemlerinde İBB Meclis üyeliği yaptığımdan mukayese yapabiliyorum. Sayın İmamoğlu kişiler karşısında soğukkanlılığını koruyabilen birisi ancak Sayın Cumhurbaşkanı öyle değil, bunu 1994 İBB sindeki tartışmalarımıza dayanarak söylüyorum. Zaten bu sebepledir ki, en son televizyonda tartışmaya katıldığı kişi Sayın Baykal dır. Star televizyonunda Uğur Dündar yönetimindeki o organize programı yaşı müsait olanlar hatırlarlar. O program sonrasındaki gelişmeleri hepimiz biliyoruz. Bugüne kadar Sayın Cumhurbaşkanı kimseyle, hiçbir muhalefet lideriyle halk önünde tartışmaya çıkmadı. Bu durumun bir sebebi var. Sebebi, soğukkanlı olamayışı ve çabuk sinirlenerek halkın gözünde puan kaybetme ihtimalinin yüksekliğidir. Tabii bu durumun sağlık durumuna olan zararları konu etmiyoruz. Sayın İmamoğlu ise oldukça soğukkanlı ve sakin bir kişiliğe sahip görünmektedir. Bu sakinlik ve soğukkanlılık, karşısına çıkacak sinirli yapıdaki kişiyi olmayacak şekillere sokar ve çileden çıkartabilir. 31 Mart 2019 seçimlerini Sayın İmamoğlu kazanmıştır. Kaybedenler şu sıralar mızıkçılık yapmaya çalışmaktadırlar. Ancak bir büyük dünya devi olan ve hukukun üstünlüğünü özümsemiş!!!! ülkemizde, maalesef çoğu zaman olduğu gibi bir garabet yaşanabilir. Tecrübelerime göre garabetin yaşanmama olasılığı düşüktür, ancak imkânsız değildir. Sonucu hep beraber hazır olduğunda göreceğiz. Maalesef hukuk sistemimizde Anayasal bir zorunluluk olan "hukuki gerekçe", Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından demokrasi için kullanılan amaç mı? araç mı? sorusuyla karşı karşıya dır. Şöyle ki; Mahkemelerimizde bile bazı kararlar gerekçesiz açıklanmakta ve gerekçe haftalar, aylar hatta bazı durumlarda yıllar sonra açıklanabilmektedir. Kısacası benim gibi hukuk nosyonu eksik olan kişiler, kararın mı gerekçeden, yoksa gerekçenin mi karardan çıktığını anlamakta en azından teorik olarak zorlanmaktadır. Korkum odur ki; beklenmekte olan karar da önceden verilmiş ve gerekçesi ayarlanmaya çalışılan bir karar durumunda görünmektedir. Biraz evvel televizyonda haberleri izlerken haber sunucusu olan Sayın Fatih Portakal, AYM nin bazı gazeteciler hakkında verdiği hak taleplerinin, red kararının gerekçesini merak ettiğini söyledi. Yani ortada bir karar var ve gerekçesi bilinmiyor mahkemenin keyfine kalmış. Gerekçeyi yazıp kararı açıklasa daha doğru olmaz mı? Sayın Portakal bu konuyu gündeme taşısa iyi olacak. Sonuçta, YSK'nun vereceği karar kesin, ancak eleştiriye açık olacaktır. İlgili kurumun kararı tarih sayfalarına düşen bazı kararları gibi karanlık bir leke mi? yoksa olması gerektiği gibi, hukuk devletinin aydınlık yüzü şeklinde mi olacaktır? Eğer Türkiye'nin hak etmediği bir şekilde seçim iptali söz konusu olursa, bu defa Sayın Cumhurbaşkanının rakibi, Sayın İmamoğlu olacaktır. Yani, Sayın Cumhurbaşkanı VS (versus) Sayın İmamoğlu. Bu durumda sonuç ne olur kestirmek zor. Benim bir öngörüm olacak tabii..........., hayırlı hafta sonları ve hayırlı Ramazanlar. ERCAN ERDEM |
|||||||||
|