Değerli Okurlar,
CHP parti meclisinde kabul edilen yeni yönetmelikle seçimlerde ittifaklar olması halinde ön seçim yerine milletvekili adaylarının tamamının merkez yoklamasıyla belirlenmesine ilişkin değişikliğe gidildi. Merkez yürütme kurulunun görev tanımları arasına "ittifakları kurma yetkisi" de eklendi. Bundan sonra MYK, parti meclisinden yetki almadan doğrudan ittifak görüşmeleri yürütebilecek. Ayrıca MYK açıkça sakınca bulunan durumlarda başvuruda bulunan aday adayının başvurusunu reddedebilir düzenlemesine gidildi. İttifak ve erken seçim durumlarında parti yönetimine ön seçime başvurmama yetkisi verildi. Değerli okurlar, bunun açıklaması partiler arası ittifak olursa ön seçim olmayacak, milletvekili aday listeleri merkez yoklaması ile belirlenecek şeklindedir. Yalnız hepimiz biliyoruz ki bundan sonra Türkiye'nin önündeki siyasi şartlarda partiler arası ittifak olmaması pek mümkün değil gibi gözüküyor. Siyasi partiler hukuku kapsamında parti içi demokrasi kavramı büyük önem arz eder. Parti içi demokrasi de kendi içinde bir takım konu başlıklarına ayrılır. Siyasi partilerde aday belirleme yöntemleri parti içi demokrasinin sağlanması açısından bu konu başlıklarından birisidir. Demokrasilerde seçim, vatandaşların yönetim politikalarını yönlendirmesinin yegane yoludur. Demokrasinin sağlıklı işleyebilmesi de seçimlerin demokratik olmasına bağlıdır. Demokratik bir seçimden söz edebilmek için siyasi partilerin serbestçe örgütlenerek görüşlerini dile getirebildikleri, farklı görüşlerin herhangi bir yaptırımla karşılaşmadığı ve bu farklı görüşlerin serbestçe rekabet ettiği bir ortamın varlığı aranır. Demokrasinin gelişimi seçmenle, milletvekili (temsilci) arasındaki vekâlet ilişkisini ve bu ilişkinin hukuki zemininin hangi esaslara dayanacağı sorununu ortaya çıkarır. Kamu hukuku bağlamında vekâlet, seçmen ile milletvekili (temsilci) arasındaki hukuki bağı temsil eder. Siyasi partilerin üst yönetimi siyasetin vazgeçilmez unsurları haline geldikçe demokrasiden uzaklaşma başlar. Seçilmiş temsilcilerin ferdi olarak ortaya koyduğu politikalar güç kaybeder. Parti üst yönetim görüşleri ve politikaları ön plana çıkar. Parti örgütleri ve tabandaki siyasi figürler (siyasetçiler) geri planda kalırlar. Parti üst yönetimi güçlenir, örgütler zayıflar. Elit bir tabaka parti siyasetini liderle beraber belirler. Böyle bir yapıda parlamento ferdi milletvekillerinden oluşuyorken parti grup ve politikalarına sıkı sıkıya bağlı içlerine kapalı topluluklardan meydana gelen kurullara dönüşür. Türkiye'de tam demokrasinin işlemediğini her platformda ifade eden ana muhalefet partisi CHP demokrasinin sağlıklı olarak yeniden işlerlik kazanması adına parti içi demokrasi olgusunun tekrardan işlerlik kazanmasına çalışmalıdır. Parti içi demokrasiyi sağlamaya yönelik gerekli düzenlemeler yapılmaz ise demokrasinin vazgeçilmezi bir siyasi parti olmak bir yana, demokrasinin zarar görmesine sebebiyet verilebilir. Parti içi demokrasi sağlanırsa milletvekilleri daha kaliteli, daha birikimli kimselerden oluşur. Parti politikalarının belirlenmesi süreci daha sağlıklı işler. Aday belirleme süreci katılımcı bir biçimde gerçekleşir ise adayların meşruiyet zemini güçlenir. Toplumsal mutabakatın belli ölçüde sağlanmasını temin eder. Bir de tabii ki, tüm bunları izleyen, gören, okuyan, takip eden seçmenler yani oy kullanan vatandaşların üzerindeki etkisini de göz ardı etmemek gerekir. Değerli Okurlar, bugünkü yazımı Sayın Bülent Ecevit'in 1972 yılında Sayın İsmet Inönü'yü genel başkanlıktan düşüren kurultay konuşmasının son paragrafını alıntı yaparak bitiriyorum.

"Aslında sorun, CHP'yi eski yörüngesine oturtma sorunun da ötesindedir. Hatta sorun 'ya ben, ya Bülent' sorunun da ötesindedir. Tekrar söylüyorum, asıl öncelikle ölçülmesi gereken şudur: CHP'de buyruk mu işleyecek hukuk mu işleyecektir? Buna karar vereceğiz. Daha açık söylüyorum, vereceğiniz karar şudur: demokratik bir partinin kanunlara saygılı, özgür üyeleri mi olacağız, kapı kulları mı olacağız? Karar sizindir"
Saygılarımla
Emre Gülener.


Emre Gülener