Kabine içinde, hukuk önceliği konusunda görüş ayrılığı ortaya çıktı.
İçişleri bakanı, mahallelerdeki metruk yapıların - suça elverişli- mahaller olarak, yerel otoriteler tarafından yıkılmasını veya yıkıma göz yumulmasını ve gerekli kanuni düzenlemenin arkadan gelebileceğini açıkladı..
Bu beyana karşı, Adalet bakanı, hukuk devletinde, her türlü işlemin hukuka uygun olması gerektiğini ve hukuk'un önden gelmesi gerektiğini ifade etti.
Bir nevi, önden çekişli hukuk veya arkadan itişli hukuk ikilemi ile karşı karşıya kalındı..!!
Son dönemlerde, toplantı ve gösteri yürüyüşü ile ilgili tedbirler öne çıkmaya başladı..
Muhalif tonlardaki her türlü gösteri, sert tedbirler ile caydırılmaya çalışılıyor..
Son örnek, Emniyet Genel Müdürlüğünün, toplumsal olaylarda " ses ve görüntü alınmasını engellenmesi ve yapanların haklarında adli işlem yapılması" ile ilgili genelge..
İdare hukukunda "Genelge"; "icrai işlem olmayıp " ilgili idarenin iç düzeni ile ilgili" bir işlem olarak kabul edilir.
Genelge ile "yasak ve tedbir" düzenlemesi hukuka aykırıdır.
Sebebi de gayet net ve basittir, Anayasa'nın 13'ncü maddesi gereği; bir temel hak ve hürriyet ancak kanunla sınırlanabilir..
Mevcut kamusal düzlemde, -her şeye kadir -kararname rejiminde dahi, böyledir..
Sonuç olarak; kanunla getirilmemiş- bir kısıtlamanın içeriğini tartışmak dahi abesle iştigaldir..
Danıştay 10 Dairesi, söz konusu genelgenin, -haberleşme ve basın özgürlüğünü kısıtladığı gerekçesi ile, - oy birliği ile- yürütmesini durdurdu, iptali talebi bilahare karara bağlanacak..
Burada, üzüntü ve endişe verici olan, kamu düzeni ile ilgili olarak hayati önemde görev yapan iki bakanlık arasında, "temel hak, özgürlükler" ve hukuk devleti konusunda ortaya çıkan görüş ayrılığı....
Danıştay 10. Dairesi, bu dönem için özellikle önem arz eden - hukuk devleti bakımından da sigorta olabilecek-, bir karar verdi..



Hami Çiftçi