Akşener , gezi davası sonuçlanıp , hüküm: sanıklar üzerinden buldozer gibi geçince, gurup konuşmasında "istibdat" vurgusu yapmış, "hiçbir Türk evladı istibdada boyun eğmez" diyerek, Gezi itirazcılarını, 1908 ruhu ile özdeşleştirmiş, "kahrolsun istibdat yaşasın hürriyet" sloganı ile bağlamış.....
Yıldız istibdadına karşı bayraktarlık yapan Namık Kemal'in en çok işlediği konular arasında İstibdat ve Hürriyet kavramları ayrı bir yer tutar.
Zorunlu sürgününden "affı şahane ile dönüp,, "yazmama" şartına kulak asmayınca Magosa sürgününe yollanır ve sürgünde hayatını kaybeder...
Hürriyet tutkusu bütün yazılarında belirgindir,
"Kimsenin lütfuna olma talip bedeli cevher-i hürriyettir. ( kimseden lütuf kabul etme bedelini özgürlüğünle ödersin..)
Akşener, Gezicilerin hassasiyeti ile 1908 ruhunu, Hürriyet kavramı üzerinden eşitlerken, sanki Magosa zindanından meclis kürsüsüne bir vefa rüzgarı estiriyor..
Hürriyet ikliminde soluk alamayacağı şüphesine düşen Namık Kemal, ideali gerçekleşmezse, mezar taşına "vatan mahzun ben mahzun" yazılmasını vasiyet ettiği söylenir.
İstiklal (hürriyet) marşındaki "ben ezelden beri , hür yaşadım, hür yaşarım...." dizeleri, bu topraklarda , Hürriyet üzerinde verilmiş kesin bir hükme işaret eder, hiçbir mahkemenin gücü de aksini dayatamaz...
Kılıçdaroğlu ve arkasından da Akşenerin, muhalefet stratejilerini "hürriyet ve istibdat" kavramları üzerine inşa etmeleri , siyasetin sıkıntılı bir sürece girdiğinin işareti...
Magosa , Taif zindanlarından , bugünün Silivrisine aynı kaygılar çağrıştıran her hukuksuzluk , tarihin tekerrür cilvesi gibi, toplumsal huzuru bozma tehlikesi taşıyor..
Dünya , neredeyse , nükleer bir çekişmeye girmenin eşiğindeyken, hürriyet içinde bir arada yaşamanın yollarını çoğaltmak görevi siyasetin acil gündemidir.
Zaman suhulet ile yürüme zamanıdır, Namık Kemal; "zihin fukara olunca akıl ukala olurmuş" diyor,"akılları başlara toplama " zamanlarındayız..





Ceyda Kazancı