28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimi arefesinde, kimin kazanacağı tartışmasından öncelikli olarak "seçim güvenliği" meselesi önem kazanıyor..
YSK, bugün milletin yarısından fazlasının güvenini kaybetmiş durumda ..
Anayasal rejimi değiştiren 16 Nisan 2017 Referandumu oy sayımlarında, milyonlarca mühürsüz oy pusulasının - 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen kütükleri Kanunu'na aykırı olarak-sandığa sokulmasına göz yuman, aracı olan YSK, mevcut iktidarın geriye dönük olarak da kazandığı bütün seçim ve Referandum oylamaları üzerinde de, silinemeyecek bir gölge düşürdü..
1950 Seçimlerinden bu yana, millet iradesi üzerinde tartışılmaz bir sigorta işlevi gören YSK, ciddi bir güvensizlik sarmalında ...
İktidarın her türlü seçim manipülasyonlarına, adeta "demokrasinin üzerine örtülen bir şal" gibi meşruiyet kazandırıyor....
Tartışmalı Cumhurbaşkanlığı adaylığı, bakanların istifasına gerek olmadığı kararları, ilk akla gelenler..
Son dönemde, seçmen tanımı da mutasyona uğradı, artık, iktidara bağlı, bağımlı bir kurumun takdiri doğrultusunda seçmen listeleri hazırlanıyor..
Seçme hakkı gibi bir temel insan hakkının kullanılmasının iktidar tarafından siyasi olarak enfekte edilmesine dahi ses çıkaramadı..
Anayasal dokunulmazlığı ve elindeki bütün devlet imkanlarına rağmen , seçmen listelerinin iktidar komutasındaki bir genel müdürlükçe "tanzim" edilmesini seyrediyor....
Türk ve Türkiye kavramından bihaber, nasıl avantalandığı şüpheli, TC vatandaş kimliğini -ulufe gibi edinmiş birileri, Türkiye'nin seçiminde oy kullanıyorlar...
Konunun uzmanları, seçmen sayısı ile nüfus sayısı arasında seçim dönemlerinde, uzun zamandan bu yana devam eden ve açıklanması mümkün olmayan farklılıklar olduğunu, her seçimde seçmen sayısının, nüfus kompozisyonuna göre anormal artışlar gösterdiğini, sayısal veriler ile açıklıyorlar..
Bu değerlendirmeler, 2007 seçimlerine kadar gidiyor, sonuç olarak, 2002, seçimlerinden sonra, yapılan bütün seçim ve referandum sonuçları tartışmalı hale geliyor..
Rejim değişikliğinin gerçekleştiği 2017 Referandumu sonrası, mühürsüz oy pusulalarını ve sonucunda , Referandumu meşru hale getirmek için, arkadan istim verilip, kanun çıkarılarak ve kanunu Referandum tarihine teşmil ederek, dünya hukuk tarihine, benzeri olmayan bir garabet hediye edildi..
12 Eylül darbecileri, darbe anayasasına geçici madde ( m. 15) ekleyerek, halka oylatmış ve akıllarınca kendi yasal dokunulmazlıklarını garantiye almışlardı..
1982 Anayasası, yaklaşık %92 halk oyu ile kabul edildi. Aradan geçen neredeyse çeyrek yüzyıl sonra, Anayasa'nın geçici maddesine rağmen , yargılandılar, yargılama sona ermeden yaşamları sona erince, mahkumiyet neticelerinden kurtuldular...
YSK'nun 2017 Referandum sonuçlarını , mühürsüz oy pusulalarına göre kesinleştirenler de, sonradan, kişilere özel imal edilmiş kanun değişikliği ile sorumluluktan kurtulamazlar.
Tarihe not düşmek adına, söylemiş olalım...


Fazilet Vefalı