Eski cumhurbaşkanı AKP'nin kurucusu ve aynı siyasi damardan beslenmiş bir politikacı... Geçici bir süre cumhurbaşkanlığı parantezi ile ara verdiği "dava" siyasetine dönmesi normal...

AKP ve beraber hareket ettiği düşünce dünyası, sürekli bir davadan ve onun kutsiyetinden dem vuruyorlar. Bu zihniyete göre, dava o kadar önemli ki, herhangi bir siyasi zaaf bu davanın mehabeti karşısında tutunamaz. Ne zaman ki, ikbal makamları ile ilgili bir sorun çıkar, herkes bulunduğu noktadan bir adım geriye çekilir. Türkiye Cumhuriyeti, bunca yıllık müktesebatıyla ve konumu itibarıyla dünya ölçeğinde güçlü bir devlet. Bu çapta bir devlette, iktidar olmak, ufak tefek meselelerle riske atılacak bir kazanım değil.

Devlet geleneğinde, eski cumhurbaşkanları görev süreleri sonunda, köşelerine çekilip, hini hacette danışılan bir konumda hayatlarına devam ederler. Süleyman Demirel'in görev süresinin uzatılması bile sorun olmya başlayınca, anayasal düzen'in gereği yapılmış ve kendisi köşesine çekilmişti.

Akp döneminde, iktidar burçları, kurucular tarafından birbirlerine adeta "misafir kahvesi" gibi ikram edilen makamlar haline geldiler. İktidar bugün itibarıyla, cumhurbaşkanı tarafından temsil ediliyor, adeta şahsı-maddi'sinde mündemiç, diğer iktidar türevleri, ancak, onun tensibi ve onayı ile icraata geçebiliyorlar. Türk tipi özgün başkanlık modeli'nin öncü pratikleri böyle çalışıyor. Anayasal bir değişiklik zuhur ederse konu anayasal düzende de tesçillenecek. Şimdilik de facto olarak icra ediliyor. Gül'ün cumhurbaşkanlığındaki geçici ikameti sona erdikten sonra, tekrar AKP siyasetine dönmesi, siyaset dili bakımından zahiren biraz farklılık gösterse de, sonuçta zihniyet aynı.

Ha Ali Veli ha Veli Ali...

Kemal Karagöz