Terör ve Hukuk Devleti.. - 05/10/2015 |
|||||||||
Tweetle |
|||||||||
Şırnakta polise roketatar ile saldırırken vurulan kişinin, özel harekat aracının arkasına bağlanarak sürüklenmesi, bölgedeki çatışma ve ruh halinin önemli bir yansımasıdır..
Terör ile mücadele ve insan hakları hukuku arasındaki kaçınılmaz bir ilişki bulunmaktadır.. Uzun yıllardır, ülkenin enerjisini emen dış destekli terör ile mücadelede temel sorun, hukukun üstünlüğü ve insan hakları ilkelerini de gözeten bir mücadele stratejisi geliştirmede ortaya çıkmaktadır. Türkiye, Anayasal düzeni hedef alan ve kamusal düzende tedhiş eylemlerini kullanarak netice almaya çalışan bir terör tipi ile mücadele etmektedir. Terör ve terörizm ile mücadelede karşılaşılan kritik sorun, terörist eylemlerin niteliği üzerinde, uluslararası düzeyde ortak bir tanıma ulaşılmamış olmasıdır.. BM terörizmle mücadele çerçeve sözleşmesi çalışmalarında, bu sorun kapsamlı tartışmalara neden olmuştur.. Tartışılmayan nokta ise, terör eyleminin herhangi bir ideolojik dokunulmazlığının bulunmamasıdır.. Terör eyleminin olduğu yerde sadece terörizm vardır ve kamusal düzen, insan hakları/insancıl hukuk bakımından ağır ihlallerle karşılaşma tehlikesi altındadır.. Her türlü mücadele etiğinden yoksun bir terör tipolojisi ile karşı karşıya olan güvenlik güçlerinin, bölgedeki yoğun terörizm şartlarında verdikleri fedakarane mücadelenin zorunluluklarını, insancıl hukuk ile bağdaştırmak gerekmektedir.: Türkiye, kendi toprakları üzerinde, uluslararası bir tezgahın ürünü olan ve fakat uluslararası olmayan bir çatışmayı sürdürmek zorunda bırakılmıştır.. Bu tarz silahlı mücadelelerde, devletlerin kendi vatandaşlarına nasıl davranacağı Cenevre sözleşmeleri ile belli kurallara bağlanmış ve insancıl hukuka paralel olarak yeni değerlendirmelerin konusu olmuştur.. Güvenlik mensupları, meşru müdafa halinde ve haklı bir mücadele vermekte olup, teröristleri mazlum görüntülere sokacak davranışlardan kaçınmak durumundadırlar.. Ünal Kalpakçı |
|||||||||
|