Nato, savaş gemileri ve patlak botlar..!! - 15/02/2016 |
|||||||||
Tweetle |
|||||||||
NATO'ya üye ülkelerin Savunma Bakanları Brüksel'de toplanmış ve "sığınmacı krizinde", müdahale kararı alınmış.
Yardım talebinin, Türkiye, Yunanistan ve Almanya'dan geldiği açıklanmış. Kararın konusu ve hedefi; "Göçmen kaçakçılığı ve yasadışı göçü durdurmak için uluslararası mücadelede yer almak olarak açıklanmış." Göçmen kaçakçılığı ve yasadışı göç konusu, işin makyaj tarafı, esas neden, Ortadoğuda'ki kargaşa sonucu ortaya çıkan, savaş mağdurluğu nedeniyle, tarihin en büyük kavimler (insanlar) göçünün, Avrupa sınırlarını zorlaması. Karar, nihai planda, uluslararası bir mücadeleye vurgu yapıyor. Koalisyon güçleri (Nato üyeleri başı çekiyor), darmadağın ettikleri bölgeden, kaçan insanları, Avrupa'dan uzak tutmak için, bu sefer de Nato'yu devreye sokmak zorunda kalıyorlar. Koalisyon güçleri olarak, bölgeye demokrasi getirmek gibi ulvi bir çaba içinde çok meşgul oldukları için, çoluk çocuğun, Ege'de önünü kesmek görevini de Nato'ya vermişler. AB, Frontex adı verilen kuruluş vasıtası ile sınır güvenliği ve yasadışı göç konusunda gözetleme yapmakta iken, olayın boyutlarının, NATO'nun devreye girmesini zorunlu hale getirdiği anlaşılıyor. Ortadoğu'ya, "bahar getirmek" sahtekarlığı başlığı altında, sürekli olarak, insanlık suçu işleyenler, kontrolü iyice kaçırmış gözüküyorlar. Görev tanımlamasına göre, koskaca Nato; devasa savaş gemileri ile, Türkiye kıyılarından, patlak, lastik botlarla ve ucuz süngerlerden yapılmış can yelekleri ile Yunanistan'a geçmeye çalışanları, Türk Sahil Güvenlik teşkilatı ile işbirliği içinde, Türkiye'ye doğru püskürtecek. BM vasıtasıyla 1954 yılında yürürlüğe giren "Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşme", Türkiye tarafından da 1961 tarihinde ihtirazi kayıtla onaylanmış bulunuyor. Bu kayda göre, "Sözleşmenin hiçbir hükmü, mülteciye Türkiye'de, Türk uyruklu kimselerin haklarında fazlasını sağladığı şeklinde yorumlanamaz." Türkiye, özellikle, Suriyeli mülteciler konusunda, kendi vatandaşlarına eşit bir himaye sağlıyor, dolayısıyla, kaydın uygulamada, önemi yok, kayıtsız şartsız bir uygulama var. Bir adım ötesi de "vatandaşlık hakları" olabilir. Dünyada bu sözleşmeye bilhakkın uyan tek ülke Türkiye, kendi şartlarını zorluyor. Hal böyle olmasına rağmen, sahil güvenlik güçleri Nato ile ortak olarak, Ege'de Yunanistan ve Avrupa yararına "mülteci avcılığı" yapacak, Suriyelilere, yurdunu açan, sözleşme şartlarına tam riayet eden bir ülke olarak, Nato'nun ,Ege'de Sözleşmeyi ihlal suçuna iştirak edecek. Arap baharından bu yana, bütün işbirlikleri aleyhimize gelişiyor, son örneği de Nato'nun, işgal mağdurlarını Türkiye'ye doğru sürmesi... Halil Karagül |
|||||||||
|