Yakın zamanda ,Suriye ile ortak bakanlar kurulu toplantıları yapıyor ve sınırları fiilen kaldırmış bulunuyorduk. Olaylar çabuk tersine döndü ve bir anda ,suriye devletini yöneten ,düne kadar kanki olduğumuz Beşer Esad hanedanına en sıkı muhalif kesildik. Arap baharı tiyatrosu adı altında,yeniden kendi çıkarlarına göre bölgeyi dizayn etmeye çalışan süper güçlerin adına konuşmaya başladık ve dozu her gün arttırdık. İktidarın birinci gündem maddesini ,Suriyenin içinde cereyan eden olaylar işgal etmeye başladı. Başbakan ,her gittiği uluslararası toplantıda,Suriyedeki mezalime dikkati çekmeye çalıştı ve herkes karnından konuşurken tek başına küresel vicdanın sesi oldu. Başbakan ,samimiyetle , vicdan üzerinden ,küresel ahlak üzerinden , uluslararası toplumun dikkatini çekmeye çalışırken, var olduğuna inandığı küresel adalet temsilcileri kendi hesapları içinde,Birleşmiş Milletrler özel temsilcilerinin hazırladığı dandik raporlar ve planlar ile meseleyi zamana yaymaya devam etti. Sonuç olarak, gelinen noktada, Erdoğandan başka elini taşın altına kimse sokmadı.
Başbakan son olarak,bir kaç gün önce, G-20 toplantıları için Meksika ve Brezilyaya gitti,oralarda da ,katıldığı her toplantıda ,Suriye meselesine değindi, insanların öldürüldüğü,zulmün giderek arttığını dillendirdi,halbuki tam o sıralarada , Dağlıcada askerlerimiz katledilmişti, kendi derdimizi unutmuş ve suriye halkının davasını sahiplenmişti. Başbakan ,dönüş yolunda iken, Suriye, keşif uçağımızı, çok tartışmalı uluslararası bir husus olan Karasularını 1 km ihlal ettiği iddiası ile ateş açarak düşürdü ve adeta ,Başbakana cevap verdi. Bu cevap , mahiyeti itibarıyla, son derece küstah ve sert bir cevap oldu. Uluslararası hukukta , CASUS BELLİ ,( savaş nedeni) sayılabilecek bir hareket yaptı.Suriyenin bu hareketini ,aklı evvel bir sürü yorumcu kendi meşrebine göre yorumlayacaktır , ama gelinen nokta ,son derece itibar kırıcı,tahrik dolu ve hukukun çiğnendiği bir zaman'a işaret etmektedir. Başbakan öncelikle kendi durumunu değerlendirmeli ve içine çekildiği tuzağın farkına varmalıdır. Uluslararası alanda itibar kazanmak ,ekonominin sağlam durması gibi bu güne kadar lehine geliştirdiği avantajların ,Uludere ,Dağlıca, savaş uçağının düşürülmesi gibi itibar zedeleyici olaylarla kaybolmasına izin vermemeli gereken tedbirleri almalıdır. Uluslararası itibar ve ekonomik istikrar ile bu konular arasında , sıkı bir bağımlılık bulunmaktadır..Başbakan ,,Rusya ve İranın arkalarında görünmez bir Çin ile birlikte sahne aldığı bu uluslararası oyunda, Irak merkezi yönetiminin de bunlarlra işbirliği yaptığı düşünülürse,, Kuzey Iraktaki oynak yapı ,bölgeden çekilmiş bir ABD ve güvenilmez müttefik olarak kenarda duran İsrail ile , ne ölçüde güvende olacaktır,iyi düşünmelidir.

Vassaf Denizci