Terör örgütü Nusaybinde çatışan güçlerini geri çektiğini duyurmuş. Nusaybin ölçeğinde de olsa -çatışmaların olmaması bakımından- "ihtiyatla" karşılanması gereken bir gelişme.

Etnik kalkışma, içerdiği taleplerin hayalciliği ve vahşi terör eylemleri ile deklere olması bakımından, ölü doğmuş bir siyasete tekabül ediyor.
Çözüm/demokratikleşme süreci ambalajı ile, devleti yönetenlerin, kendilerine yakın kanaat/algı yapıcıları ile giriştiği denemenin akim kalması, kalkışmanın tabiatındaki şiddet patolojisi ile yakından ilgili.

Aşiret sosyolojisi, biat ve baskı'dan beslendiği için, her türlü itiraz, en kestirme yol olan şiddet vasıtasıyla dile getiriliyor. Elini masumların kanına bulamış bir terör örgütü gerçeğine ve "çözüm, silah bırakma" uğruna, -güvenlikten sarfınazar edilen- "hoşgörü" atmosferine rağmen, şiddetin haracını strateji zannetmenin geldiği yerde, kürt yurttaşları da ağır mağduriyetlere uğruyor.

Devlet ile uzlaşarak yeni bir sayfa açmak yerine, ortadoğu panayırının cazibesine kapılıp, kullanıılmaya hazır bir organizasyon olma tercihinin en yüksek getirisi, abd' lejyonlarının üniformalarındaki rutbelerin altında "pır pır" olmak.

Irak işgali ve Suriye yağmasında, işgal güçleri ile işbirliği fotoğrafının, ortadoğu'nun geleceğinde, kürtlere çıkaracağı fatura'nın bedelini de hesap etmek kolay değil.

Devleti ve toplumu aldatmanın "şimdilik", bedeli, kan kokan dehlizlerde canlarını kaybeden masum vatan evlatları ve terör ağalarının, hayatları üzerine kumar oynadığı, kandırılmış T.c vatandaşlarıının canlarıdır.

Devlet'in son "yeniden başlama" hamlesi terör tarafından sabote edilmiş durumdadır.
Tesellisi, kürt vatandaşları ile kader birliğindeki ortak anlayışın hiç etkilenmemesidir.

Bütün bunlar; öngörü eksikliği ve katılımcıların, sorunun mahiyetini kavramadaki yetersizlikleri nedenleriyle, yaşanan tecrübenin, benzerleri arasındaki en başarısız örnek olması gerçeğini ortadan kaldırmamaktadır.


Bahar Kalander