Hdp'li vekiller tutuklu olarak yargılanacaklar. Tutukluluklarına yapılacak itirazlar nasıl sonuçlanır şimdilik bilinnmiyor. ilk tepki olarak, parti sözcüsü, meclis çalışmalarından (genel kurul, komisyonlar) çekildiklerini açıkladı. Geriye gurup toplantıları kalıyor, ne fonksiyonu olacağı tartışmalı.

Tutuklu yargılamanın sonucu olarak parti kapatma davası gündeme gelebilir mi sorusu, önem taşıyor. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, Hdp'liler ile ilgili davaları, yakınen takip ediyor olması, görev alanı içinde bir zorunluluk.
İthamlar henüz iddianame safhasında değil.
Terörle mücadele Kanunu ve Ceza Kanunu'nun hükümleri bakımından, delillendirebilecek iddialar nazara alınınca, sadece tutuklu vekilleri değil, hdp'yi de, sıkıntılı bir süreç bekliyor.

Siyasi Partiler ile ilgili yasak faaliyetler tanımında bulunan, "..Türk Devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü..." ibaresi ve milli devlet niteliği başlığı altında düzenlenen, "devletin tekliği ilkesinin korunması" hükümleri, geniş ve amaca uygun yoruma müsait.

Diğer taraftan, AİHM, siyasal partileri, Sözleşme 11. maddesi ile , "en ziyade korumaya değer" örgütler içinde kabul ediyor. Bu nedenle de, örgütlenme özgürlüğü ile demokrasinin uygulanabilirliği arasında çok sıkı bir bağ kurarak, parti/örgütlenme sınırlamaları bakımından da, çok dar bir yorum alanına, işaret ediyor.

"Siyasal Partilerin Yasaklanması, Kapatılması ve Benzer Önlemler Hakkında Temel Hükümler" başlıklı raporda, Venedik Komisyonu; "şiddet kullanılmasını savunmanın, demokratik siyasal düzen için gerçek bir tehlike oluşturacağı, tespitinde bulunuyor.
Terör örgütü ile "açılım sürecinde yapılan görüşmeler" ve nu nedenle gösterilen tolerans, vekiller ve Hdp'nin cezai/anayasal sorumlulukları bakımından, meseleyi daha da karmaşık hale getiriyor.




Hadi Karaman