Cumhurbaşkanı dolu dizgin "evet"kampanyasını yürütürken, Kulupler Birliği üzerinden yeşil sahalara indi.

Yaptığı konuşmada, futbola , "meşin yuvarlak"ın çok ötesinde bir misyon izafe etti,, Birleştiriciliğine vurgu yaptı, dayanışma yaratma potansiyeline dikkat çekti.

Türkiye örneğinde, eski zamanların halka mal olmuş, futbol kahramanlarının isimlerini andı.
Futbolu, bir direniş ve meydan okuma aracı olarak, idealize etti.

Tesisler üzerinden, iktidar dönemlerinin propagandasını ihmal etmedi.

Futbolda, holigan kültürünü eleştirdi, referandum oylamasında, hayırcılar ile holiganlar arasında paralellik kurdu.
Hayırcıların yenileceğini söyledi, kulüpler birliği hazurunundan alkış aldı.

Bu kadar yatırım ve lisanslı futbolcu sayısına rağmen, dünya scalasında -her sene bir kaç basamak- gerilediğimiz bahsine girmedi.

Seyirci sayısında, ciddi düşüşler olduğu gerçeğine, trbünlerin eski neşesini kaybetmesine,, ağır güvenlik tedbirleri ile, " istenmeyen tezahüratların" ağızlar tıkılmasına, passo lig ucubesine ve en önemlisi de futbola fetö komplo/darbe davalarına değinmedi.

Futbol, tribünlerde çoğulcu tezahüratların olduğu zamanlarda, Cumhurbaşkanının ileri sürdüğü fonksiyonunu ifa edebilir.

Tek tiplilik üzerinden siyaseten şikayetçi olanların, bugün, trbünlerde aynı dayatmayı yapmaları, futbolun, ülkemizdeki geleceğini de tehlikeye atıyor.
Dayanışma olacaksa, farklılıklar arasında olur, aynı şarkıları söyleyenler, kendi aralarında zaten dayanaşırlar.
Portekiz lideri, Salazara' atfedilen bir cümle var, "41 yıl ülkeyi tek başıma , 3 F ile yönettim, Futbol, Fado (Portekiz şarkıları), Fiesta (eğlence).
Türkiye farklı bir ülke,
Son yıllarda yediği darbelere rağmen,Türkiyede futbol, Salazar'ın futbol anlayışının çok ilerisinde...










Naci Bahçeci