İktidarın AB serencamını Cumhurbaşkanının sevdiği bu deyiş ile özetlemek mümkün....
"Nereden nereye"..
Avrupa Parlamentosu müzakerelerin başlaması karar teklifini hemen her dilden "evet" anlamına gelen pankartlarla ve adeta AP Genel Kurul salonunu Kuşdili çayırına çeviren tezahüratlarla kabul etmiş, AK parti iktidarına hatırı sayılır bir avans kredisi açmıştı..
Bugüne kadar gelinen süreçte , bahis konusu kredi AB değerleri bakımından çar çur edildi, sonunda AP Raportörü müzakerelerin askıya alınması çağrısını/tavsiyesini Dışişleri Komisyonuna sundu ,Komisyon'un bazı değişikliklerle Genel Kurula indirdiği teklif açık farkla kabul edildi..
,.... İktidar sözcüleri, kararı "her zamanki gibi " tanımadıklarını ifade ettiler..
Üsluplarına bakınca , AP kararının "kendilerinin" kabulüne "bağlı olduğu zannedilebilir ,.. böyle bir durum yok..
Müzakere uzun ve çetrefilli bir süreç, Türkiye, Doğu Avrupa ülkelerinden her bakımdan farklı ölçekte bir devlet olduğu için, yol kazaları her zaman mümkün..
15 Mart günü ortak konsey toplantısı yapılacak, umulur ki, aksayan yönler ile ilgili doğru argümanlarla bir uzlaşma ortamı sağlanabilir....
İktidar kanadında, AB tasavvurunu da , demokrasi treni gibi görmek eğilimi ağır basıyor..
Hoşlarına giden kararlar bakımından sorun yok , ama " birliğin ortak değerleri" bakımından herhangi bir eleştiri gündeme getirilince , bir " esip , gürleme" haline geçiliyor..
Hemen son derece didaktik bir demokrasi diskuru( eleştirerek azarlama) yapılıyor, duyan da, demokrasiyi "haşa" bu arkadaşlar yoktan var etmiş sanabilirler..
Bunca yıllık demokratik değerlere , "cami avlusuna terk edilen çocuk" muamelesi yapıp , kendi anlayışları üzerinden bir "demokrasi retoriği" ile , karşı tarafı ( AB mkurumlarını , sözcülerini)yerden yere vuruyorlar..
Son karar üzerine AB'ne , aşır sağ ideolojik tutum, islam karşıtlığı, ırkçılık suçlamalarında bulundular..
Ne oldu da, yakın zaman önce , "ayağımız altına kırmızı halı serenler , şimdilerde kapıyı kapatıyor "sorusunu sormak yerine , kibirli, içi boş laflarla, savunmaya geçiyorlar..
Kendi içinde zıtlıklar taşıyan
tavırlar için "Müslüman mahallesinde salyangoz satmak" diye bir deyim var..
İktidar, AB konusunda, ""Avrupa Parlamentosu kapısında kokereç satmak" gibi bir tavırda,.. !!alıcısının olmadığı anlaşılıyor..








Beyza Bener