FRANSIZ BÜYÜKELÇİSİ ÜZERİNDEN HAREKETLE - 04/02/2012 |
|||||||||
Tweetle |
|||||||||
Fransız Büyükelçisi bir gazeteye mülakat vermiş, Anayasa konseyine götürülen Ermeni sözde Soykırımını inkâr yasasının çok ciddiye alınmamasını, Kafkaslardan ve Balkanlardan sürgüne uğrayan ve kaybolan 2,5 milyon insanın dramının anlatılmasının daha doğru bir tepki olacağını ifade etmiş.
Türkiye coğrafyasını iyi tanıyan, Türkçeyi iyi bilen, araştırmacı bir diplomat, Türklerin Balkanlardan ve Kafkaslardan kovulmasını anlatırken ilginç bir terim kullanıyor,"yavaş, yavaş kovuldular" demeye getiriyor. Bu anlatımın ima ettiği gerçek, sistemli ve planlı olarak bir gurubun (Türk ve Müslüman) Balkanlardan ve Kafkaslardan kovulmasıdır, sadece Balkan sürgünlerinde 100.000 Türk'ün kaybolduğunu iler sürüyor özellikle Balkan sürgünlerinde kayıp rakamları çok daha fazla, bunlar, ulusalcı bir Devlet görevlisinin hezeyanları değil, batılı ve üstelik Türkiye'ye özellikle son yıllarda aşağılayıcı perspektiflerden bakan bir ülkenin Diplomatının değerlendirmeleri. Balkanlardan ve Kafkaslardan yapılan bu sürgünlerin daha çok araştırmaya ihtiyacı olduğu çok açık. Dönemin şartlarını ortaya çıkarmak bakımından hayati önemde, Ermeni ve Kürt sorunu üzerindeki propaganda içerden ve dışarıdan yıllardır artan bir yoğunlukla yapılıyor. Her iki siyasetin yurt dışı desteği, diasporaları ve silahlı örgütleri var(Asala şimdilik uykuda olmakla beraber yakın geçmişte bu ülkenin çok değerli diplomatlarını katletti ),kandil silah bırakmıyor ve pazarlık kozu olarak silahı kullanıyor, ülke sınırları içinde, Devlete paralel bir teşkilatlanmayı yürütürken hükümet meselenin ciddi olduğu ve kamusal düzenin tehlikede olduğu iddiası ile müdahale etti ve adli tedbirleri uygulamaya başladı. Her iki mesele, Türkiye’nin enerjisini emiyor, meseleye bu siyasetler gözü ile bakanlar, sözde soykırımın tanınması(diğer talepler, tazminat ve toprak daha sonra gelecek gibi gözüküyor) silahlı Kürt kalkışmasının taleplerinin (özerklik, gevşek federasyon v,s modeller dâhil) kabul edilmesinin ve bunun toplumsal barış bakımından ve geçmişle yüzleşme için bir gereklilik olduğu iddiasındalar. Bu muhteremlere göre, Anahtar kelime yüzleşme, Ermeni sürgünü ile yüzleş ilsin, özür dilensin, geçen yüzyılın başında asılan Kürt isyancılarından özür dilensin, bu günün isyancılarına af çıkarılsın ve silahın ucunda dayatmaya çalıştıkları talepleri kabul edilsin, Böylece, bu sözde ayıplarla sözde sicili bozuk devletin sicili temize çekilsin. Bugün olduğu gibi yakın geçmişte de bu coğrafyada her türlü hile desise yapıldı, yapılıyor, dönem, dönem haritalar birileri tarafından değiştirilmek isteniyor, büyük acılar yaşandı, etrafımızda yaşanmaya devam ediyor, sadece Irak’a demokrasi! Getirmenin bedelini çoluk çocuk milyonlarca insan canı ile ödedi, Arap baharı tiyatrosu devam ediyor. Kimse şu sorunun cevabı ile meşgul değil, Balkanlardan, Kafkasya’dan Anadolu topraklarına sürgün edilirken yollarda telef olan milyonlar, Ermeni çeteleri, Asala tarafından katledilenler, terör örgütü tarafından kıyılan canlar, geride kalan gaziler, yakınları, onlar bu yüzleşmenin neresinde olacaklar, yüzleşme yapılırken onların yüzüne kim nasıl bakacak, Tarih ile ilgili hüküm vermek zordur, yüzleşmek neye göre kimin kayıplarına göre yapılacaktır taraflar arasında adaletli çözüm imkânsız gibidir, yeni mağduriyetler yaratma istidadı yüksektir, toptancı kolay çözümler yoktur, anahtar kelime Balkan sürgünlerinin, Kafkas sürgünlerinin muhataplarının yaptığı gibi unutmak olmalıdır ve birlikte barış içinde yaşam için yeni bir sayfa açılmalıdır. Haydar RESNELİ HAYDAR RESNELİ |
|||||||||
|