Corona sonrası Dünya, Siyaset ve Türkiye - 07/04/2020 |
|||||||||
Tweetle |
|||||||||
Degerli okurlar;
Coronavirus salgını ile birlikte yaşanan gelişmeler sonrasında tüm Dünya değişime uğrayacak. Uzmanlar, üniversite profesörleri, gazeteciler, yazarlar, aydınlar tarafından çok çeşitli değerlendirmeler yapılıyor . Ekonomiden, sağlığa, siyasetten, ticarete, uluslararası ilişkilerden, ulus devletlerin sorgulanmasına kadar, yazılıyor, çiziliyor . Televizyon programlarında, internet ortamındaki görüntülü yapılan, canlı online (videotv ) yayınlarında, ideolojjler, ekonomik, siyasi modeller, sorgulanıyor. sorgulanacaktırda .... Belki de Dünya yeni bir döneme girmekte. Dünyada yaşanan, son iki büyük Dünya savaşının, belkide ana sebeplerinden bi rtanesi, Dünyadaki enerji kaynaklarına, yani hammaddeye sahip olmaktı . Geride bıraktığımız son yüzyılın en önemli enerji kaynaklarının başında, petrol geliyordu. Bu salgın krizi bir anda ekonomik bir krize dönüşme yolunda, hızla ilerliyor. Petrol fiyatları Dünyada hızla değer kaybediyor düşüyor. Dünya bankalarındaki petrol üreticilerinin finansal birikimleri zaman içerisinde eriyebilir .yok olabilir. Petrol zengini ülkeler, hemen değil, bir süre sonra, bugünkü güçlerinde olmayabilirler. Teknoloji ,ticaret, uluslararası ticaret, arkasından gelen, ülkeler arası ticari rekabet, teknolojik rekabet, yerini teknoloji ve ticari savaşlara bıraktı. Hepimizin bildiği gibi, Osmanlı Devleti 19. yüzyılda, batıda başlayan, sanayi devrimini kaçırmıştı. Bu, tabii ki Osmanlı Devletinin devamı olan, Türkiye Cumhuriyetini de etkiledi. Savaştan çıkmış genç Cumhuriyet, yokluklarla , Osmanlıdan kalan borçları ödemek yükümlülüğü ile beraber kuruldu . Büyük Atatürk ve arkadaşları, bu açığı kapatmak ve tekrardan, kalkınmayı başlatmak, sanayii kurmak için, çok uğraşlar verdiler. Devrimler yaptılar. Ama teknoloji yoktu. Eğitimli insan azdı .Üniversitelerde araştırmalar yapan, buluşlar bulan , yapan, bilim adamları yoktu. Sanayii kurma mücalesi, mecburiyetten , yabancı devletlerin , özellikle o dönem Rusların öncülüğünde oldu . Fabrikaları onlar kurdular .Özel sektör zaten yoktu. Çok çeşitli alanlarda, dev fabrikalar kuruldu . İlerleyen yıllar içerisinde, zamanla gelişti .Okullar üniversiteler açıldı. Türkiye her alanda ilerledi. Batıyı yakalamaya çalıştı. 1938 de Atatürkün ölümünün ardından, bu atılımlar ve ilerlemelerde yavaşlama başladı . Eğitim ve öğretim kısmı, işin bilim kısmı, üniversiteler kısmında, istenilen özlenen atılımı yapamadı. Atatürk ün kurduğu, bir çok faydalı kurum , enstitüler ya kapatıldı, ya da işlevi geri bıraktırıldı. 1938 den günümüze kadar, bazı siyasetçi ve liderler de, Devlet adamlarımız da, yüksek bir inançla, istekle hamleler yaptılar. Fakat arkalarından gelenler devam ettirmediler. Belkide devam etmemek için göreve getirildiler. Bu çok tartışmaya açık olan ayrı bir konudur . Yıllar içerisinde, bilimsel alanda, bireysel bazı başarılar elde edildi . Çalışkan, üstün zekalı, çok özel ve çok başarılı bilim adamlarımız da, kendilerine sunulan cazip, farklı imkanlardan dolayı yurt dışına gittiler. Fakat bu bireysel atakların ülkeye çok faydası olamadı. 1980 lerde pc nin bilgisayar teknolojisinin gelişmesi, Dünyayı bambaşka bir noktaya götürdü . Sanayii devrimi tamamlanıp bilgisayar ve bilgi çağı başlamıştı .Türkiye yine bu yeni çağa bir değer katmayı, ortak olmayı, söz sahibi olmayı kaçırmıştı . 2000 yılların başlaması ile bİrlikte, bilgisayar ve internet çağı yerini, artık bilgi ötesi toplumu adını verdiğimiz, insanın başını döndüren, yeni bir çağa bıraktı. İnsanlığın 2000 yılda ürettiği bilgi artık bir günde, belkide bir saatte üretiliyordu . Türkiye maalesef bu yeni çağda da söz sahibi olmayı yani masada olmayı kaçırmıştı . Peki neden ? Biz neden bu üç büyük değişim dönemini kaçırıyorduk? '' Biz ki yedi düvele hükmetmiş Osmanlı torunlarıydık . Eninde sonunda yine Türkün Osmanlının gücünü gösterip Dünyaya hakim olmalıydık''. Bu düşünceye sahip bir çok vatandaşımız olduğunu biliyorum . Burada siyaset devreye girer. Çünkü ülkelerin eğitim ve öğretimde gelişmesinin önünü, aldıkları kararlarla, Devleti yönetme yetkisini halktan alan, siyasi liderler ve kadrolarındaki siyasetçiler yapacaktır . Yazının başında anlattığımız teknolojik ve ticari savaşın iki başrol oyuncusu var, ABD ve Çin. Her ikisininde yanlarında, taraf ülkeleri var. Fakat lider ülkeler ikisidir. Coronavirüs salgını ve tartısmalar da bu iki Devlet ve toplum arasında yaşanıyor . Fazla değil , şöyle biraz geri gittiğimiz zaman, huwaei mi? apple mı? diye Dünyanın nefesini tutup, izlediği, ticari ve uluslararası hukuksal mücadeleyi hatırlayınız . Bende diyorum ki: Hadi ABD için bir sözüm yok. Onlar zaten uzun zamandır Dünyada lokomotif ülke ve toplum . Çine gelirsek ; Biz de Turkiye olarak, Çinin yakaladığı bu gelişmenin, belli bir kısmını yakalayabilirdik . Hangi Çin diye sorarsanız ? Size Atatürk 'ü okullarda ders olarak okutan Çin derim . Dünyayı toplumlardan önce yorumlayan .geleceği gören, siyasetçilere yeni liderler e ihtiyacımız var . Türkiyede ki tüm siyasi partiler için söylüyorum. İktidar veya muhalefet ayırımı yapmadan söylüyorum . Genç liderlere, ihtiyacımız var. Hemde çok acil hemen. Dünyayı bilen, yabancı dili olan, hatta birden fazla dil bilen, yurt dışında yüksek lisans veya doktora yapmış olabilir . Yurt dışında çalışmış da olabilir . Gelecek vizyonu olmalıdır. Bilgiye bilim adamına, üniversitelere inanan, bu işin, gelişmenin, eğitim ve öğretimden başlatılacağına, inanan liderlere siyasetçilere ihtiyacımız vardır . Saygılarımla Emre Gülener |
|||||||||
|