Kılıçdaroğlu, Yargıç, HSK....!!!! - 21/10/2020 |
|||||||||
Tweetle |
|||||||||
Kılıçdaroğlu grup toplantısında, anayasa Mahkemesinin Berberoğlu kararını ciddiye almayan mahkemenin özellikle bir üyesini topun ağzına koydu..
İsim verdi, yürütmenin talimatlarının ,- bütün kritik siyasi davalarda- tetikçiliğini yaptığını ileri sürdü ve Ergenekon davalarının celladı olarak görev yapan ve sonunda fetö çetecisi olarak yurt dışına kaçan savcı ile özdeşleştirdi. Bahis konusu Hakimi itham ederken, Külliye ile doğrudan "emir komuta "bağlantısını kurdu.. Hakimlerin çatı örgütü olan, hakim ve savcılar kurulunu, "aynı teşkilat" içinde konumlandırdı.. Siyasi hiyerarşi içinde, Cumhurbaşkanı ve Adalet Bakanının da içinde olduğunu iddia ettiği , bir yargılama düzeneğini açıkça suçladı. Bugüne kadar, bir parti liderinin , bu kadar açık ifadelerle, - Yürütmenin de içinde olduğu, bir yargı kumpası iddiasını - ortaya koymasının başka örneği yok.. Cumhurbaşkanlığı, bu ithamlar ile ilgili olarak, rejimin tepesindeki kişi olarak, "tasarruf" takdirine sahiptir, Adalet bakanı da, siyasi bir memur olarak, kendisi ile ilgili ithamların değerlendirmesini yapabilir. HSK, ise herhangi bir takdir hakkına sahip bulunmamaktadır, kanunla tanımlanan görevleri arasında; Adli ve İdari yargı hakim ve savcılarından, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma ile, hakim ve savcılar hakkında denetim, araştırma, inceleme sorumluluğu bulunmaktadır. Ana Muhalefet lideri tarafından; bir hakim hakkında isim ve yargısal tasarruf zikrederek "yargı görevini" ifsat etme suçlaması , hiçbir şekilde geçiştirilemez, bu konudaki herhangi bir görev ihmali, HSK kurulu üyelerinin Anayasal/yasal sorumluluğunu gerektirir. Bugün yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda ağır eleştiriler ve suçlamalar yönelten Ana Muhalefet partisi, ne yazık ki; geçmişte önemli Anayasa ihlallerine alet olmuş bulunmaktadır.. 2002 seçimlerinden sonra, şimdiki Cumhurbaşkanının seçilme gerekleri ile ilgili anayasal engeli, "tek kişiye mahsus" bir Anayasa değişikliği gündeme getirilerek ortadan kaldırılmış,, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki yasaya rağmen şaibeli olarak iptal edilen Siirt seçim bölgesinde, aday listesini değiştirerek seçim tekrarı yapılmış ve Akp genel başkanının meclise girmesi sağlanmıştı. İktidar cenahının ; Anayasal dokunulmazlıkların geçici olarak "tuhaf bir şekilde" kaldırılması teklifine, "anayasaya aykırı olduğu şerhi düşülerek !!!" destek verilmiş ve muhalefet milletvekillerinin, yargı hızarlarında, kıvama getirilmiş ağaç malzemeleri gibi doğranması ile dokunulmazlık korumalarından mahrum kalarak mahkumiyetlerine giden yollar, " cehenneme giden yollar iyi niyet taşları ile döşenmiştir" sözünü doğrularcasına, açılmıştı.. Anayasalar siyasetin kutsal metinleridir, anayasalar ile, "köy kahvesinde okey taşları ile oynar gibi oynanırsa"- kaçınılmaz sonuç; bugünkü yaşananlardır. Onun içindir ki, her türlü değişiklikler, özel (mevsuf) çoğunluklarla gündeme alınıp kararlaştırılabilir, yetmezse, referanduma gidilir. Başka çare kalmadığı için olsa gerek; ana muhalefet lideri, kendini ortaya koyarak, en tepeden, ilgili yargıca kadar herkesi hedefe koyup, toplumun dikkatini celp etmeye çalışmaktadır... Durum , biraz, "Bad-el harab- ül Basra" Basra harap olduktan sonra "sızlanma " halini tasvir etmekte olup; yaptığı suçlamalar. Adalet yürüyüşünden daha önemli sonuçlar doğurma potansiyeli taşımaktadır. Ayten Tunçbilek |
|||||||||
|