Osmanlının son döneminde, Şehir Tiyatroları- diğer sahne gösterilerinden ayrışarak tiyatro gösterilerine yöneldi, "arkası yarın" benzeri -tek sahnelik gösteriler yaygınlaştı, hepsinin bir arada gösterimi de " 32 kısım tekmili birden " olarak tanımlandı..( hiç eksiği olmayan, tamı-tamına, anlamında kullanıla geldi)..
Son günlerde yurtdışından yapılan tek perdelik yayınlar - kamuoyunun önemli bir kısmının ilgisini çekiyor..
Yayınlayan, daha "çok konuşacağız" ara nağmesi ile bir ölçüde- uzunca sürecek yayınların işaretini veriyor..
Yayınları ilginç kılan, anlatıcının renkli üslubu yanında, yetkili muhataplarının kendisini "organize suç örgütü lideri "olarak kriminalize ederek, söylediklerinin ağırlığını gözden kaçırmaya çalışmaları.
Ama, yakın zaman öncesine kadar, iktidar mahfilleri ile "içli dışlı oluşu", kamuoyu hafızasında taze olduğu için, bu çabalar, tam tersi etki yapıyor..
Soru kabaca, soruluyor, "neler oluyor"..???..!!
Düne kadar, iktidar cenahında , "en ziyade müsaadeye mazhar" olarak, korunan, kollanan bir kişi, ne değişmiş olabilir ki, TC'nin eski ve bugünkü İçişleri Bakanları ile , adeta maytap geçiyor, zaman ve yer göstererek ciddi, "ağır cezalık" suçlamalarda bulunuyor..
Mafya başlığı altında kullanılsa da , olup biteni; şimdilik "Türkiye'ye özgü bir yeraltı dünyası kapışması olarak nitelemek mümkün..
Mafya, "coşa nostra" bizim işler olarak tarihselleşmiş yasa dışı faaliyetleri çağrıştırır, Omerta denilen katı kuralları vardır, ölümcül bir "sessizlik" üzerinden işler, dostları canı pahasına koruma yeminine dayanır, ihanetin cezası, sıradan ölüm değil, yakılmak suretiyle infazdır..
Ancak, meseleye siyasetin dahil edilmesi, işin niteliğini, yeraltı dünyasının çapının dışına taşırmakta ve merakı arttırmaktadır..
Özellikle, Kolombiya iltisaklı unsurlar, Ceza Kanununda tarif edilen -uluslararası suçlar - kapsamına girmektedir.
İçişleri Bakanı, kendisine yönelik ithamlar karşısında "suç duyurusunda bulunmakla "doğru olanı yapmış ama eksik bırakmıştır..
Kendisi sıradan değil, sınır ötesi, terör örgütleri ile de sert bir mücadeleyi sürdüren "siyasi" bir kimliktir..
İçişleri Bakanının konumu gereği; bugünkü "kuralları oturmamış " kararname rejiminde dahi, siyasi sorumluluk, cezai sorumluluktan önce gelmekte olup, siyaseten soruşturma, adli soruşturmanın önüne geçmelidir ve siyasi etik bakımından da tartışmasız olan -zorunlu öncelikli yasama usulünün işleyeceği yer adli kolluk ve savcılık makamları değil TBMM 'dir.
Türkiye'de adli kolluk henüz istenen kıvamda değildir ve münhasıran iddia soruşturmasına tahsisinde , sicil amirliği gibi faktörler nedeniyle , adil soruşturma ve bağımsızlık sorunları çıkmaktadır..
İtham eden, "her yayında , "bir parça" koparacağı iddiasında bulunmaktadır..
İçişleri Bakanı, şahs-ı manevisi yanında devletin de sorumluluğunu taşımaktadır..
Kendisine yapılması planlanmış Çin İşkencesi" zulmünden, Devleti ayrıştırması zorunluluğundadır....
Siyasi hesap önceliklidir ve yer TBMM komisyonlarıdır. Çoğunluk Cumhur ittifakında olduğu için, haksızlığa uğrama tehlikesi de yoktur..
Şeklen de olsa, siyaseten ibra olmadan, "adli ibra", kamuoyu şüphesini gidermekte yetersiz kalabilir.



Kamil Çebi