İmamoğlu İddianamesi ve 16 Nisan 2017 Referandum.sonuçları!! - 02/06/2021 |
|||||||||
Tweetle |
|||||||||
İBB Başkanı hakkında, YSK Başkan ve üyelerine alenen hakaretten -düzenlenen iddianame ile 4 yıl 1 ay hapis cezası isteniyor. İddianame, ilgili Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi..
Yargılama, Başkanlığı bırakmasını sağlayacak sınırda bir mahkumiyet ile sonuçlanırsa, Başkanlık makamının , İBB meclisinde yapılacak bir seçimle cumhur ittifakına geçmesi ihtimal dahilinde. İddianameye göre, YSK Başkan ve üyelerinin tamamı, İmamoğlu'nun bir beyanı sonucu- onur, şeref ve saygınlıkları rencide olmaları- nedeni ile mağdur olmuş, suç duyurusunda bulunmuşlar. İmamoğlu, İç İşleri Bakanı ile girdiği bir polemikte sarf ettiği "ahmak" sözcüğü nedeni ile yargılanacak.. "Ahmak", TDK sözlüğünde; aklını gereği gibi kullanmayan, budala, bön, aptal kişi olarak tanımlanmış.. Hakaret suçu, TCK'da şerefe karşı suçlar başlığı altında düzenlenmiş bulunuyor. Savcılık makamı YSK Başkan ve üyeleri saygınlıklarının zedelendiği iddiasında.. Bilindiği kadarı ile "ahmak" sözcüğü ile ilgili bir yargı kararı bulunmuyor.. İçişleri Bakanı, İmamoğlu'na ahmak demiş o da, cevap verirken, YSK Başkan ve üyelerini, -iptal ettikleri seçim kararı bağlamında- aynı sözcük ile nitelemiş.. İmamoğlu, bu sözü sarf ettiği sırada İBB Başkanı sıfatını taşıyor.. YSK' tarafından verilen ve kendi Başkanlığı ile ilgili seçim sonuçlarının iptal kararının- kanuni gerekçesi olmadığına dair- itirazını sürdürüyor.. Başkanlık makamı , İmamoğlu'nun şahsi unvanı olmayıp, seçim sonucu elde ettiği ve kendini seçen seçmenlere karşı da sorumluluğunu taşıdığı ve Belediye tüzel kişiliğinin de mütemmim cüzü( ayrılmaz parçası) olan bir kamusal statü... Bu nedenle, ağır cezayı gerektiren bir suçlama dışında, -kamusal sıfatı bulunmayan vatandaşlar- gibi- Savcılık makamınca doğrudan soruşturulması; 4483 Sayılı Memur ve diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun gereği,- mümkün değil,.. Sonuçta , kararı mahkeme verecek,.. YSK Başkan ve üyeleri, daha öncede , 16 Nisan 2017 Referandumunda verdikleri-mühürsüz oy pusula ve zarflarını geçerli sayma- kararı nedeni ile, Referandum sonuçlarını "manipüle" etmekle eleştirilmişlerdi.. YSK nun bu kararının (16 Nisan 2017 tarih ve 560 Sayılı ) 298 Sayılı Seçimlerin temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 101' nci maddesinin sözüne açıkça aykırı olduğu , Anayasa uzmanlarınca ısrarla ileri sürülmesine rağmen, -YSK kararları kesin ve nihai olduğundan- , bu tasarrufu, yargısal bir denetimden geçmedi.. 32 Akademisyen, Referandum sonuçlarının, " geçersiz oyların, geçersizlik tasnifinin gereği gibi yapılamaması nedeni ile "şaibeli olduğu" duyurusunda bulunmuşlardı.. (yurt dışı ve doğu bölgesinden gelen oylarda - oylamanın erken tamamlanması nedeni ile- "mühürsüz oylar" geçersiz kabul edilirken, saat 17'den sonra açılan sandıklardaki mühürsüz oylar --yasadışı şekilde- ,geçerli sayılmıştı!!).. TCK'da , "Anayasal Düzene Karşı Suçlar"da, cebir ve şiddet unsuru aranıyor.. Bütünü ile yanlış bir ceza hukuk mantığına göre yazılan TCK, diğer bir çok konuda olduğu gibi , bu konuda da önemli bir boşluk barındırıyor.. Anayasal düzenin işleyişi -sadece cebir ve şiddet kullanarak dejenere edilmez, diğer farklı yasa dışı yöntemler de kamu düzeninin işleyişi ihlal edilebilir. Sonuç olarak "ahmak" sözüne bu kadar takılan YSK heyeti ve Başkanları, 16 Nisan 2017 referandumunda, Anayasal düzen ile ilgili olarak- kendi sorumluluk alanlarında" fahiş olarak nitelendirilebilecek kadar- tartışmalı bir tasarrufa imza atmış durumdalar.. Sıradan bir sözcük, yüksek yargıç sıfatı taşıyanların şeref ve saygınlıklarına halel getiremez, ama, bu kadar açık bir kanunsuzluk, Cumhuriyetin temel değerlerinin tahrip edilmesine yol açabilir.. Bugün olanın "bu olduğu" iddiaları , ilerde tekrar tartışmaya açılacak kadar ciddi boyutlarda ..!!! Remzi Seyrek |
|||||||||
|