Cumhurbaşkanı kişilik haklarına saldırıda bulunduğu gerekçesi ile Kılıçdaroğlu'na sürekli tazminat davaları açıyor, kazanıyor, kısmen kazanıyor, off shore hesapları davasında olduğu gibi bazılarını kaybediyor.. özetle, arada "kişilik hakları" bakımından neredeyse sürekli "derdest" bir dava silsilesi var..
Kılıçdaroğlu, ana muhalefet lideri olarak, özellikle son zamanlarda , Akp genel başkanı/cumhurbaşkanının icraatlarını yakın takipte tutuyor..
zaten görevi de bu, yadırganacak bir yönü yok, arada, aile fertleri de kadraja giriyor, çünkü bazı icraatlar bakımından, cumhurbaşkanlığı forsu himayesinde bir görüntü veriyorlar..
Cumhurbaşkanının üslubu, uzun yıllara sari bir iktidar kibri ile giderek sertleşiyor.. İttifak ortağı ise bütün muhalefeti ve oy verenlerini - neredeyse hakaret parantezinde- toptan silkeliyor, zillet ittifakı iltifatı ile, milyonlarca oy vereni toptan aşağılıyor..
kendilerine oy verenler muteber yurttaş, diğerleri "aşağılık" takımı...!!
Millet ittifakına oy veren seçmenlerin aklına, bu iki değerli siyasetçi hakkında dava açmak gelmiyor..
Adil bir hukuk düzeninde, "zillet" yakıştırmasının, hukuki ve cezai bir karşılığı var..
Kılıçdaroğlu, son olarak, bazı belgelere dayandığı iddiası ile Cumhurbaşkanı ve ailesi hakkında ağır ithamlarda bulundu..
Cumhurbaşkanını savunma amaçlı beyanlarda, "kişilik hakları" kavramı ve bağlı olarak tazminat davası öne çıkarılıyor, kendisi de, alacağı tazminatı, Kılıçdaroğlu'nun iddialarında adını geçirdiği vakıflara bağışlayacağını söylemiş..
Takdir şüphesiz kendisinin, yalnız bu ağır ithamlar, "kişilik hakları" yanında ve daha da öncelikli olarak cezai sorumluluğu da gündeme getiriyor..
Ceza Kanunu, Şerefe karşı suçlar bölümünde "hakaret" suçu düzenlenmiş bulunuyor, şeref ve haysiyeti rencide edebilecek nitelikte " somut bir fiil ve olgu" isnadının hapis cezası ile tecziyesi öngörülüyor.
Kılıçdaroğlu'nun ithamları "havada kalırsa", Adliyeye karşı suçlar bölümünde düzenlenmiş olan "iftira" suçunun da unsurlarını zorluyor, sübut bulursa, bu fiilin karşılığı da hapis cezası..
Kılıçdaroğlu'nun itham ve iddiaları aynı zamanda, Devletin Egemenlik Alametlerine ve Organlarının Saygınlığına Karşı Suçlar bölümünde , düzenlenmiş bulunan Cumhurbaşkanına Hakaret suçunun unsurlarını taşıyor ve cezai kovuşturmaya muhtaç..
Ana Muhalefet lideri, ülkenin Cumhurbaşkanı ve yakınlarını , ceza kanunun bir çok hükmünün içinden geçerek, alenen suçluyor, ..
Burada, sadece kişilik hakları saldırıya uğramış olmuyor, devletin en önemli egemenlik alametlerinden sayılan Cumhurbaşkanlığı makamı da töhmet altında kalıyor..
Cumhurbaşkanı'nın kendi kişilik hakları konusunda takdir serbestisi "var" sayılabilir, ama işgal ettiği makamın onurunu, saygınlığını korumak da asli görevidir.
Konu cezai sorumluluk ile ilgilidir ve "görev" ceza yargısınındır..
Tazminat davasını kazanırsa, "bedeli" söz konusu vakıflara dağıtılır, ama, eğer, eksik kalırsa, Devlet saygınlığı, para ile ölçülemeyecek boyutta itham altında kalacaktır,
Ceza yargılaması ile hukuk yargılaması birbirinden bağımsız olup, "hükümler " arasında "ikame" ilişkisi bulunmamaktadır..
Cumhurbaşkanı, her fırsatta Abdülhamit'i savunma çabasında ama , Kılıçdaroğlu, nerdeyse kendisini, Vahdettin ile yarıştırıyor..
İddia ve ithamlar, ceza yargılamasına muhtaç.. Kılıçdaroğlu yargı önüne çıkmayı istediğini beyan etti, İthamlar ciddi, tazminat davası, "kayıkçı kavgası" gibi olur..!!






Nedim Kalpakzade