Vicdani kanaat, "Hüdayinabit" bir şey değildir. - 09/06/2022 |
|||||||||
Tweetle |
|||||||||
Gezi davasının gerekçeli kararında , hükmün; ağırlıklı olarak, -delilden ziyade - vicdani kanaate dayandırıldığı anlaşılıyor..
Hüküm ise, 18 yıl ve ağırlaştırılmış müebbed cezaları olarak takdir edilmiş.. Yargı görevi ulus adına kullanılır ve adaletin gerçekleşmesini hedefler.. İktidarlar, hükümetler geçici olup Adalet, Devlet gibi süreklilik arzeder... Adalet ile Devlet arasında ast üst ilişkisi yoktur.. Ama , "Adalet" , Devletin , öncelikli idealidir.. Vicdani kanaat ve Hakimin takdiri, ceza adaleti ve yargılamasında layüsel kavramlar değildir. "Vicdani kanaat" hüdayinabit olmayıp, kendiliğinden zuhur edemez.. Vicdani kanaat; akla, mantığa ve denetlenebilir hukuka uygun delil ile desteklenmiş olmalıdır. Subjektif istidlaller( çıkarımlar), afaki, soyut yaklaşımlar sonucu oluşturulan kanaat ceza adaleti sağlamaktan ziyade keyfiliğe hukuki kılıf biçme tehlikesi taşır. Delil ve vicdani kanaat ilişkisinde; öncelik delilindir.. Sonuç olarak, betona diri diri insan gömmenin vicdan ölçüsü insandan insana değişmez, adalet terazisinin kefelerine dara konulmaz, eksik ziyade, ne ise o tartılır.. Savcılık, eski genel kurmay başkanının ( İlker Başbuğ) bir söyleşisinde, "darbe iması" tesbiti ile mahkumiyet istemiş.. O da , cemaat kumpasında yıllarca beton altında kalmıştı.. İma'dan, mahkumiyet talep etmek, yağmurlu havada, Taksim meydanında "ördek" avına çıkmak gibidir.. Ceza adaletini sağlamak yargının asli görevidir, terazinin ayarı bozulursa, gün gelir, herkes, kendi kantarında adalet sağlamaya kalkar ki, kamu düzeni için büyük tehlikedir... Gürcan Dadaloğlu |
|||||||||
|