Son zamanlarda, iç hukukta, kurumsal Kayyım tayini yaygınlık kazanıyor. Çeşitli nedenlerle, uygun vesileler icad edilip, şirketler,eklentileri mahkeme kararlarıyla Kayyım'a gidiyor. Derin yapıya destek verdiği iddia edilen organizasyonlar üzerinde yasal bir müdahale olarak Kayyım ataması, mülkiyet hakkının ihlali olarak eleştiriliyor.

Avrupa Parlamenter Meclisi İzleme Komitesi'nin, Türkiye Raporu ve ilgili karar tasarısı 24' e karşı 96 oy ile kabul edilmiş.

Rapor, Türkiye'nin görünümü hakkında karamsar bir tablo çiziyor, insan hakları, terörle mücadele, ifade hürriyeti. gibi konu başlıkları, "Demokratik kurumların" işleyişi ile ilgili raporda tartışılmış.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının karakuşi bir Anayasa değişikliği ile kaldırılması, yargı süreçlerine duyulan güvensizlikle birleşince, " uluslararası hukuk, orantılılık ve gereklilik " ilkeleri bakımından , Raporda,en çok eleştirilen bölüm olmuş.

Avrupa , demokratlarının konjonktüre göre standart uyguladığı biliniyor ( bizimkilerden bir farkı yok !!..), fazla ciddiye almaktansa, evrensel hak ve özgürlük temelli yol haritasının gereğini yapmakta fayda var.

Raporun görüşülmesinde dikkati çeken nokta, -Türkiye'yi izleme prosedürüne alma konusunda- değişiklik önergesi verilmesi.

Oylama sonucunda, 64'e karşı 68 oyla, "kıl payı", önerge reddedilmiş.. Tersi olsa, "izleme" altına alınacağız.. Bir nevi, uluslararası Kayyım atanma hali.

İç hukukta kayyım uygulaması yaygınlaşırken, Avrupa Konseyi de, bize "Kayyım(izleme) prosedürü" provası yapıyor gibi...

Güher Saygılı