Başkanlık ve Plebisiter Demokrasi - 13/10/2016 |
|||||||||
Tweetle |
|||||||||
Yürütmeyi tek başlı hale getirecek Başkanlık sistemi ile ilgili anayasa değişiklikleri kısa zaman içinde, önce meclise sonra da muhtemelen halkın önüne gelecek.
Halk oylaması, TBMM'nin yetkilerinin ciro edildiği bir müesssese olarak işlevini arttırıyor. Temsilcilerin çözemediği hususlarda karar olmak üzere asil olan millete başvurma bir zorunluluk olarak ortaya çıkıyor. Parlamanter sistemin iç işleyiş ile ilgili olarak, demokratik teamül geliştirmede yetersiz kalması, çoğunluk delegasyonuna sahip partinin, devlet üzerine hakimiyet tesis etmek üzere bir siyasi projeyi uygulama iddiası, halk oylamasından başka bir çözüm imkanı bırakmıyor. Projelendirilen Başkanlık sisteminde, net olan; yürütme organı, mevcut fiili durumdan da anlaşıldığı kadarıyla, sadece, Cumhurbaşkanı tarafından temsil edilecek ve yasama organının güvenine dayanmayacak. İhtiyaç duymayacak. Cumhurbaşkanı ve delege ettiği yürütme, icrai tasarruflarda ,mutlak özerk bir alan içinde çalışacak. Yasama ve yürütme, görev tanımları bakımından keskin sınırlarla ayrılmış olduğu için, görev alanlarına müdahale söz konusu değil. Yürütme'nin kanun teklifinde bulunma yetkisi yok ve yasama organındaki tasarruflarda , rey'i bulunmuyor, istişari görüş dahi bildiremiyor. Türkiye'nin aktüel siyasi gerçeğinden bakılınca, partisiyle organik ilişkileri süren bir Başkan, parlamentoyu kendi politik öngörüsüne göre yönlendirme imkanını (çoğunluk partisi) bırakmak istemeyecektir. Parlamento kompozisyonunda sorun çıktığı zaman, halk oyu devreye girecek ve yasama organını tashih edici(düzeltici) bir rol oynayacaktır. Eldeki veriler ve son dönem uygulamalarına göre; "Parlamento fonksiyonun dumura uğrayacağı Türkiye'ye özgü bir Başkanlık ve halkın doğrudan müdahele ettiğ plebisiter bir demokrasi, "sistem üzerinde ağırlığını hissettirecek gibi. Fatma Kamalak |
|||||||||
|