Sınır güvenliğimiz için acilliyet kesbeden Fırat Kalkanı operasyonu devam ediyor ama Cerablus ötesine geçmemize izin yok.

Operasyonun ismi, "Fırat" havzasına verdiğimiz önemden kaynaklanıyor, "batı tarafı" kırmızı çizgimiz. Türkiye'nin, ypg/pkk/hdp ortak hedeflerine karşı, angajman kuralımız,- aşılırsa vurmak zorunluluğunda olduğumuzu - Dünya aleme ilan ettik. "Fırat" hassasiyetimize, Abd ve paralı askerleri, "Fırat'ın gazabı" adını verdikleri harekatla, adeta nazire yapıyorlar.

"Fırat'a kalkan olma hayali kuranlar, Fırat'ın gazabına uğrar" mesajı veriliyor.

Abd'nin Suriye politikaları da Irak ve tüm Ortadoğu'da olduğu gibi, "çapulcu" bir çizgide seyrediyor. Deaş çetesinin, sözde başkenti Rakka için işbirliği teklifler, türlü oyalamalar ve basit yalanlar ile refüze ediliyor, yağmacı guruplar ile iş birliği tercih ediliyor, Nato müttefiki gücü olan Türk ordusu adeta istiskal ediliyor.
En son Abd genelkurmay Başkanı, Rakka'ya doğru, terör örgütünün kılavuzluğunda, yapılan operasyon için, zevahiri kurtarmak üzere Ankara'ya geldi.

Türkiyenin bütün hassasiyetlerini göz ardı ederek, terör örgütüne ağır silahlar vermenin mahcubiyetinden ziyade, "sadece kuşatmada görev alacaklar" yalanı ile, gaz almaya çalıştı. Münbiç'ten, çekilme konusundaki yalanlar, henüz bayatlamadan bir başkası servise sokuldu.

Bu riyakar müttefikliğin sihirli cümlesi de "Türkiye ile yakın temasta olacağız". Terör örgütleri ile kucak kucağa, Türkiye ile yakın temas, atlar terli, bu tuhaflıklar yenmiyor artık...

Peşmerge Başika'ya giriyor, Musul'da, mücavir alanladra dahi bulunmamız istenmiyor.
Koskaca Türk ordusu, sınır boylarında mıntıka temizliği yapmak için mi var?Ne biçim stratejik ortaklık bu?
"Fırat", "kalkan" mı olur, "gazap" mı olur, olursa; kime ne olur, netleşme zamanı geldi, belki de geçiyor...


Melahat Güney..