Hollanda ile günlerdir tırmandırılan diplomatik tansiyon'un ilk kurbanı kadın ve aileden sorumlu kadın bakan oldu..
Holandaya girdikten sonra enterne edildi, hareket ve seyahat özgürlüğü engellendi, aracı içinde, yetkili mahkeme kararı olmadan alıkondu...
Holanda, bu tutumu ile, avrupa Konseyi tarafından, hedef olarak ittihaz edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirisi ve bu bildirinin Avrupa kamu düzenine transfer edilmiş şekli olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini açıkça ve aleni olarak ve de süreklilik arzeden bir mahiyette ihlal etmiştir..
Sözleşmenin 1 maddesi insan haklarına saygı yükümlülüğünü düzenlemekte olup, Hollanda bu yükümlülüğü , bir kadın bakan üzerinden ağır biçimde/şiddet kullanarak göz ardı etmiş, bakanın kendi ifadesine göre " en temel ihtiyaçlarını.." görmesine dahi uzun süre izin verilmemiştir..Bu yolla, Hollanda m. 3 ile düzenlenen, "hiç kimse ..aşağılayıcı muamele tabi tutulamamaz", hükmünü de nazara almamıştır..
Madde 5 ile düzenlenmiş bulunan , " hiç kimse ..özgürlük hakkından yoksun bırakılamaz, kimse, yetkili mahkeme tarafından usulüne göre verilmiş bir hüküm olmadan "tutulamaz/alıkonamaz" temel hakkı da çiğnenmiştir.
aynı madde f fıkrasında öngörülen, "usulune aykırı olarak ülke topraklarına girmekten alıkonmama ve derdest bir sınır dışı ya da iade işlemii zorunluluğuna" da riayet edilmemiştir.
Sözleşme m.16 ; "Yabancıların siyasal etkinliklerinin kısıtlanması ,kenar başlığı ile, her türlü kısıtlamayı, son derece katı kurallara bağlamış olup, bu husus da, basit ve kaba polisiye tedbirlerle, bakan hanımın aleyhine yorumlanmış ve uygulanmıştır..
Seçim kanunundaki, yurt dışı propaganda yasağı, iç hukuku ilgilendiren bir husus olup, Sözleşme m. 16, Hollanda ve engelleme yapan ,Sözleşmeye taraf ülkeleri bağlayıcı bir hükümdür..
Sonuç olarak, diğer ulusüstü sözleşmeler nazara alınınca, ihlal edilen hak ve özgürlükler çoğaltılabilir..
Avrupa ile tartışmayı, "İslamofobi"üzerinden değil, "insan hakları temelinde " götürmek ,gerekmektedir..






Nil Karaduman