Virüsün yayılma hızının, -en çok hasar verdiği ülkelere göre mukayese edildiğinde-, giderek arttığı anlaşılıyor.. Yetkililer paniği önlemek için olsa gerek,- tedbirleri ve vaka sayılarını azar, azar arttırıyorlar..
İlk vakanın ortaya çıkışından itibaren, radikal tedbirlerde geç kalındığı, -kendi kendini övme seansları ile- zaman kaybedildiği iddiaları var..
Bütün dünyayı sustalı maymuna çeviren virüse karşı, ilgili bakanı - Malkoçoğlu" kıvamında bir kahraman ve bakanlığı da yeterli tedbirler alındığı propagandası ile sanal bir başarı düzeninde takdim etmek , toplumu genel olarak da rehavete sürükledi....
Gecikmiş tedbirler peyderpey devreye alınıyor, son olarak da İstanbul'da deniz yolu ile ihale fitre ulaşım da yasaklandı..
Bir sonraki tedbir, iki kıta arasındaki köprülerin devreden çıkarılması ve Avrupa yakasını Asya'dan tecrit etmek olabilir, insanların evlerdeki izolasyonunun yeterli olmadığı ahvalde lokasyon bakımından da fiili yasaklama - salgının yayılma hızının pik noktaya doğru tırmanacağı tahmin edilen önümüzdeki kritik süreçte- zorunlu olabilir,..
Burada sorun, tedbir düzeninde , "virüsü kovalamak", politikası olarak ortaya çıkıyor.
Bugüne kadar, insanlık tarihindeki Pandemiler içinde, en oynak ve hareketlilerinin başında olarak gösterilen virüse karşı tedbirlerin, hala, adeta mahcup bir tereddüt içinde- belli bir sırada alındığı izlenimi var..
Ülkeyi yönetenler, video konferans düzeninde, "Bakalar Kurulu" yapıyorlar..
Milletin büyük çoğunluğu o nedenle, bu nedenle, virüs ile göğüs göğüse mücadele verirken, yollarda "mücrim" muamelesi görüyorlar.., canı kıymetliler steril ve de ayrıca sanal ortamlarda çalışıyorlar..
Özel olarak dezenfekte edilmiş kuytu bir yerde cuma namazı eda ediyorlar..
Havuz müteahhitleri olarak her büyük kamu ihalesinden pay alanlar, evlerinden çıkamayanlar için, "ihale fitresi" bile sayılamayacak yardım paketleri hazırlatmışlar, doğru yapmışlar, "yetmez ama evet" demekten başka ne denilebilir..!!


Vedia Ateş..