27 mayısın sene-i devriyesi vesilesi ile iktidar demokratları - her zaman olduğu gibi, "demokrasi" üzerinde ahkam meselesinde- meydanı kimselere bırakmıyorlar..
Utanç verici yargılamaların yapıldığı adayı, "demokrasi ve özgürlükler " adası adı altında ve replikasını da kendi anlayışlarına göre imar ettiler..
Adanın ismini değiştirince, demokrasi üzerine son sözü söyleme mülkiyetini temellük ve " kendi demokrasi sicillerine" tescil ettiklerini , zannediyorlar.
Demokrasi mangalında kül kalmadı ama hala, söyledikleri veya söylemedikleri nedeniyle bir sürü insan içerde.. .
Son olarak, İzmir de camilerden korsan yayın yapıldı diye, -sadece yorumsuz paylaşım yapan- bir kadını tutukladılar.
Tutuklama gerekçesi, tweet sayısının birden fazla olması, içeriğinde herhangi bir aykırılık yok, ama , hakim tweet sayısını "kastın yoğunluğu" hükmü için yeterli görmüş ve gerekçesine de -tarihe ibret notu olsun diye- dayanak yapmış..
Bu hukuk anlayışında, içerik değil tweet sayısı, halkın değerlerini rencide ediyor..
Yorum mantığı bu olunca, hangi demokrasiden bahsedilebilir veya hukuk ayağı keyfileşmiş bir demokrasi, nasıl bir demokrasidir.!!
27 Mayısta milletin seçtiklerini - bugünkü demokrasi adasında " hukuk katliamı" yaparak yargılayıp adaletsiz hükümlere varanlar ile, genç bir kadını haksız hukuksuz tutuklayanlar arasında, demokratik ölçütler bakımından nicelik ve nitelik farkı büyüktür ama, demokrasinin zedelenmesinde etkisi ihmal edilemez.
Yassıada yargılamalarında, mahkeme başkanı ; "sizi buraya tıkan irade böyle istiyor" sözleri ile ihsası reyde bulunmuş ve yargılama tarihinin "utanç" sayfasında yerini almıştır..
Genç bir kadını, içi boş tweet nedeniyle, arife günü hapse atıp- özgürlüğünü kısıtlayarak- bayramı ailesinden uzakta geçirten kararın- demokrasi üzerindeki gölgesi- nereye vurmaktadır, düşünmek gerekir..

Derya Sevimli